31 Ocak 2011 Pazartesi

Talasemiler

Yorum yapın

TALASEMİLER

Nedir? Hemoglobin (oksijen taşıyan alyuvarların önemli bir parçası) üretimi için gereken sürecin kusurlu olduğu bir grup kalıtsal anemi. En yaygın form olan talasemi B, kan ve genetik testlerde anlaşılan fakat semptom vermeyen talasemi minima ile çok şiddetli olan Cooley anemisi arasındaki formlarda görülür. Ağır hastalıkta bile bebekler doğumda normaldir ve sonradan gittikçe huzursuz, yaygaracı, soluk olurlar ve iştahları azalmaya başlar. Büyüme ve gelişme hızı yavaştır.

Ne kadar yaygındır? 100 çocuktan biri beta-talasemi taşıyıcısıdır ancak semptom görülmez.

Kimler yatkındır? Akdeniz kökenliler.

Sebebi nedir? Otozomal resesif kalıtım; çocuğun hasta olması için anne babanın ikisinde de resesif (çekinik) gen olması gerekir.

İlgili problemler. Kemik zayıflığı ve kırıklar; demirin aşın birikmesi (birçok sorun yaratır).

Tedavi/müdahale: Transfüzyonlar yapılır; ağır olgularda kemik iliği nakli denenebilir; bazen enfeksiyonun önlenmesi için profılaktik antibiyotikler verilir. Gerektiğinde demirin bağlanarak (kelasyon) vücuttan uzaklaştırılması gerekir.

Anne Baba ve Çocuk İlişkisi

Yorum yapın

Anne Baba Olarak Siz ve Çocuğunuz

Yeni doğmuş bebeğinizi hastaneden eve getirdiğiniz ilk günlerden çocuğunuzu okula ya da başka bir kariyer adımına yolladığınız günlere kadar ebeveynliğinizin her evresi sizin için bir sınav oluşturmaktadır. Fakat bazı evreler vardır ki diğerlerinden daha çok mücadele gerektirir. Birçok ebeveyn için, bebeklikten hemen sonra gelen küçük çocuk dönemi bu zor dönemlerden biridir.

Küçük çocuğunuzun bakımı o kadar kolay olmasa da, hayatınızın en keyifli deneyimlerinden biri olabilir. Küçük çocukların sizi hiddetlendirebilecek bir hareketleri, onları çok şirin gösterebilir. Benzer şekilde, sizi öfkeden çıldırtabilecek davranışları onların çok sevimli görünmelerine, korkunç olarak nitelendirilebilecek olaylar ise müthiş görünmelerine yol açabilir.

ÖFKELİYSENİZ

“Bugün kızımın huysuzluğu üzerindeydi, benim de sinirlerim gerçekten çok bozuktu ve kontrolümü tamamen kaybettim. Kendimi çok suçlu hissediyorum.”

Herkesin bazen kendini kaybetmeye hakkı vardır, fakat küçük çocuk ebeveynleri için bu, daha kolay kabul edilebilecek bir harekettir. Küçük çocuklarla ilgilenmek çok güç olabilir. Çocukların saçma ve mantıksız davranışları en iyi anne babaların bile sabrını taşırabilir. Kötü bir günde öfkenizi yenememeniz hem anlaşılabilir, hem de affedilebilir bir davranıştır. Kendinizi suçlu hissetmenizin sorunun çözümüne hiçbir faydası yoktur. Hatta sizi daha da sinirli bir hale getirebilir (“Bu çocuk kendimi çok yetersiz bir ebeveyn olarak hissetmeme yol açıyor.”)- Bu nedenle kendinizi affedin ama bu kadarla da kalmayın. Bu taşkın davranışınız için çocuğunuzdan özür dileyin ve ona, “Çok sinirliydim ve bu nedenle kendimi kaybettim. Sana bağırdığım için çok üzgünüm” deyin; eğer çocuğunuza vurduysanız, bu yüzden de özür dileyin ve ona “Sana vurduğum için çok üzgünüm, bu çok yanlış bir davranıştı” deyin. Kızınıza bu sinirli davranışınızın onu sevmediğinizi göstermeyeceğini söyleyin. Onu sevmediğiniz için değil ama yaptığı şey yüzünden böyle davrandığınızı belirtin ve bunu iyice anlamasını sağlayın. Eğer bu öfkeli davranışınızın sebebi çocuğunuzun davranışı değil de kendi ruh haliniz ise o zaman çocuğunuza “Kendimi çok kötü hissediyordum, bu yüzden sana bağırdım, çok üzgünüm” diyerek açıklama yapabilirsiniz.

Sürekli ne kadar üzgün olduğunuzu, çok kötü bir ebeveyn olduğunuzu söyleyip dramatik bir şekilde yalvarıp af dilemeyin, çünkü bu davranışınız çocuğunuzu kendinizi kaybettiğiniz andan daha fazla korkutur. Günün geri kalanında ev kurallarında gevşek ve hoşgörülü davranarak bu hatanızı telafi etmeye çalışmayın. Bunun yerine çocuğunuzu sevgiyle kucaklayın ve daha sonra hemen ikinizin de eğlendiği bir aktivitey-le uğraşmaya başlayın.

Gelecekte, çok kötü günlerde bile sinirinizi etkili bir biçimde kontrol etmenize yardımcı olacak öneriler için 690. sayfaya bakabilirsiniz. Çocuğunuza vurma isteğinizi nasıl kontrol edeceğinizi öğrenmek için de bundan sonraki bölümü okuyabilirsiniz.

KONTROL DIŞI VURMAK

“Oğluma vurmamam gerektiğini biliyorum, ama öfkelendiğim zaman kendime engel olamıyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. “

Çocuğunuza sık sık öfke içinde saldırmak bir tehlike işaretidir. Çocuğunuza ciddi biçimde zarar vermeseniz bile onun fiziksel ve duygusal olarak zarar görme olasılığı vardır. Şu anda, sizin bu öfkeli saldırılarınız daha ciddi sonuçlar doğurmadan önce profesyonel bir yardım almanızın zamanı gelmiştir. Çocuğunuzun doktoru ya da kendi doktorunuzla veya psikiyatrınız, aile danışmanınız gibi konuyla ilgilenen başka bir profesyonelle konuşup yardım isteyebilirsiniz. Kontrolünüzü kaybetmenizin sebebi alkol ya da hap kullanmanız ise o zaman bu sorununuzu çözmek için de yardıma ihtiyacınız olacaktır, çünkü madde bağımlısı olan bir kişi iyi bir ebeveyn olamaz.

Eğer eşiniz de bu gibi şiddet yanlısı davranışlarda bulunuyorsa, onun da yardıma gereksinimi vardır. Bu gibi eğilimleriniz kontrolünüz dışına çıkmadan önce hemen, hiç vakit geçirmeden yardım almalısınız.

DEPRESYONDAYSANIZ

“Kederli olduğum zamanlar çocuğumun önünde neşeli davranmakta zorlanıyorum. Benim ruh halimin kızımı nasıl etkilediği konusunda endişeliyim.”

Aramızda en dertsiz olanımız bile her zaman güler bir yüz takmamanız. Kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda bir de suçlu hissederek sıkıntınızı artırmanıza hiç gerek yoktur. Moralinizin bozuk olduğunu çocuğunuzun bilmesinde sakınca yoktur, ayrıca bunun farkında olması önemlidir. Üzgün iken duygularını saklayan ebeveynlerin çocukları kendilerinin de devamlı mutlu olmaları gerektiğini düşünerek büyüyebilirler ki bu da erişilmesi çok zor bir hedeftir. Ya da üzgün oldukları zaman duygularım saklamaları gerektiğini düşünürler. Çocukların, hayatın inişli çıkışlı olduğunu, üzgün oldukları zaman duygularını başkaları ile tartışmalarının ve yardım istemelerinin normal olduğunu bilmeleri son derece sağlıklıdır. (“Bana sarılırsan eminim ki kendimi daha iyi hissedeceğim.”)

Çocuğunuzun sizin ne hissettiğinizi bilmesinde sakınca yoktur, fakat onu probleminizle sıkmamalısınız. Çocuğunuz arada sırada “Bugün kendimi biraz kötü hissediyorum” demenizi anlayışla karşılayabilir ama bunu çok sık duymamalıdır. Ayrıca ailevi problemlerinizle de ona fazla yüklenmemelisiniz. (“Bugün baban işini kaybetti. Şimdi biz ne yapacağız?”) Bu arada sizin üzüntünüz yüzünden kendini sorumlu hissetmemelidir (kızınıza üzgün olduğunuzu, ama bunun sebebinin onunla ilgili olmadığını söyleyebilirsiniz) ya da sizin kendinizi daha iyi hissetmeniz için kendisinin sorumlu olduğunu düşünmemelidir. (Eğer onun sarılması sizi neşelendirmeyecekse, ondan böyle bir şey istememelisiniz.)

SAKİN OLMAK

Özellikle evde küçük bir çocuk varsa kimse devamlı sakin, rahat ve soğukkanlı davranamaz. Fakat ebeveynin sık sık asabi davranışlar sergilemesi hem kendisi hem de çocuk için zararlı olacağı için aşağıdaki basit stratejilere bir göz atmak sinirli davranışları en aza indirgemek için iyi bir fikir olabilir:

Tehlikeli günlerde stresten uzaklasın: Çocuğunuzun sızlandığı, huysuzlandığı zamanlar, işinizde problemleriniz olduğunda, eşinizle, annenizle, yakın arkadaşınızla kavga ettiğinizde, âdet döneminizdeyken, tam işin ortasındayken çamaşır makineniz bozulduğunda ve tamirci gelecek haftadan önce gelemeyeceğini söylediğinde sinirden çıldırmanız daha olasıdır. Buna benzer bir gün geçirdikten sonra stresinizi artıracak aktivitelerden uzak durmaya çalışın (örneğin çocuğunuza ayakkabı almaya gitmeyin). Bunun yerine, hem sizi hem de küçük çocuğunuzu kesinlikle rahatlatacak bir aktivite yapın (örneğin beraber parka gidin ya da ayaklarınızı uzatıp video seyredin).

Meselelerinizi dikkatle seçin: Çocuğunuzu her konuda azarlamak yerine sadece önemli bazı konularda tavrınızı koyun. Çocuğunuz kendiliğinden bu tutumun adil olduğunu fark ettiği zaman (erişkinler de her zaman istediklerini elde edemezler) kendini her konuda tartışmak için eskisi kadar zorunlu hissetmeyecektir. Bu iki taraf açısından da kavgaları azaltacaktır ve gerektiğinde sözünüzü dinletmeniz daha kolay olacaktır. (Disiplin ve sınırlandırma konusunda daha fazla bilgi için 109 ve 46. sayfalara bakın).

Bir ara verin: Sinirden kudurduğunuzu hissettiğiniz zamanlar, birkaç dakika konudan uzaklasın. Ona kadar sayın (ya da gerekirse yüze kadar), birkaç derin nefes alın (doğum derslerinde öğrendiğiniz nefes egzersizlerini uygulayın), meditasyon yapın, zevkli bir şeyler düşünün, ya da sizi rahatlattığını düşündüğünüz bir cümleyi sakinleşene kadar defalarca kendi kendinize tekrarlayın (“Çok sakinim ve huzurluyum ” gibi). Bu arada kendinize gelene kadar da çocuğunuzu yalnız bırakmayın.

Sözcüklerinize dikkat edin: Sinirlenmenizde yanlış bir şey yoktur çünkü öfke de doğal bir duygudur. Fakat birine fiziksel veya duygusal olarak zarar vermeden bu siniri ifade etme yetisi, doğuştan sahip olduğumuz bir özellik değildir. Çocuğunuzun yaptığı veya yapmış olduğu sizi sinirlendiren bir hareket karşısında otomatik olarak hiddetlenip saldırmak yerine hislerinizi mantıklı şekilde, kırıcı olmadan ifade etme konusunda kendinizi yetiştirmelisiniz. “O kadar kötüsün ki beni hiç dinlemiyorsun!” demek yerine “Beni dinlemediğin zaman o kadar sinirleniyorum ki bağırmak istiyorum” diyebilirsiniz.

Sinirinizi dışa vurun: Kendinizi çok sinirli hissediyorsanız derhal çocuğunuzdan uzaklasın ve saldırgan duygularınızı boşaltmak için incitemeyeceğiniz bir şey bulun. Bir yastığı yumruklayabilirsiniz (ama vahşice değil, çünkü çocuğunuzu korkutabilirsiniz), yerinizde yürüyüp, zıplayabilirsiniz, ya da oda içinde turlar atabilirsiniz. Çocuğunuza “Yapmış olduğun şey için gerçekten sana çok sinirlendim. Bu nedenle, sanırım sinirim geçene kadar bu odada iki tur atacağım.” Sinirinizi çocuğunuzun taklit etmesini istemediğiniz şekillerde ifade etmemelisiniz, yani kapılan çarpmamalı, tabakları atmamalı, duvarlara vurmamalısınız. Ayrıca yine, çocuğunuzu yalnız bırakmamalısınız.

Öfkenizi yazıya dökün: El altında bir defter bulundurun ve kontrolünüzü kaybetmeye başladığınızı hissettiğiniz zamanlar öfkeli duygularınızı kâğıda dökün. İçinizden geldiği gibi yazın, kelimeleri seçmeyin. Kâğıt ve kalemin tedavi edici gücü karşısında çok şaşıracaksınız.

Çocuğunuz olmadan stres atın: Eşinizle ya da yakın bir arkadaşınızla yemeğe çıkarak, dinlendirici bir banyo veya yirmi dakika yoga yaparak, kısa bir meditasyon ya da gevşetici bir egzersiz yaparak depresyonun ağırlığını üzerinizden atın ve hayatınızı biraz yavaşlatın.cılklar hem de yetişkinler için tedavi edici olabilir. Sevdiğiniz bir kaset ya da CD’yi dinlemeniz ikinizi de teskin edebilir.

Kucaklasın: Genelde kucaklaşma terapisi sinirleri gevşetebilir ve hiddet duygularını yok edebilir. En iyi sonucu almak için çocuğunuza sıkıca sarılın, onu kollarınızın arasına alın ve gözlerinin içine bakın. Ama sakın bu terapiyi kucakta tutulmak istemeyen bir çocuğa karşı uygulamayın, bu çocuğunuzu da sizi de daha fazla öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bakış açınızı kaybetmeyin: Elinizin altında, bebeğinizin özellikle tatlı göründüğü bir anda çekilmiş fotoğrafını bulundurun ve sizi kızdırdığı zamanlarda hemen bu fotoğrafa uzanın. Çocuğunuzun yaramazlık ya da hırçınlık yaptığı bir anda ise gözlerinizi kapatın ve bebeğinizi en şirin halleriyle hatırlamaya çalışın. Örneğin size dondurmasından bir parça uzatırken, kızağın üzerinde size gülerken, çamaşırlarınızı katlamanıza yardım ederken, ya da bir melek gibi uyurken.

Ağlayacak bir omuz bulun: Eğer çocuğunuza çok sinirlenirseniz ve hiçbir şey size yardımcı olmuyorsa o zaman, iyi bir dinleyici olan bir arkadaşınızı ya da akrabanızı arayın ve içinizi dökün. Bunu çocuğunuz uyurken ya da dışarıdayken yapın.

Kendinizi aziz durumuna sokmayın: Kendilerine karşı iyi davranmaya zamanı olmayan ebeveynler, çocuklarına karşı da iyi davranamazlar. Eğer ebeveynliği aziz olmakla eşdeğerli görüyorsanız içinizde kin ve düşmanlığın birikmesine engel olamazsınız, bu da genelde kontrolünüzün kaybıyla sonuçlanır. Bu nedenle, kendiniz için de güzel vakit geçirmeye çalışmalısınız (bakınız sayfa 690).

Öfkeli anlarınızı unutmayın: Eğer sinirinizi bozan şeyi bilirseniz, kendinizi kontrol etmeyi de öğrenirsiniz. Sık sık sinirlendiğinizi düşünüyorsanız o zaman bunların yazılı bir listesini tutun. Böyle bir olaydan sonra kendinize gelince, olayın ne zaman olduğunu, tetikleyici faktörleri (özel bir konu, sizin ruh haliniz, çocuğunuzun ruh hali, kaçırdığınız bir öğün, ikinizin de yeterli uyuyamamış olması ve bunun gibi.) çocuğunuzun ve sizin yapmış olduğunuz hareketleri ve durumu nasıl çözdüğünüzü not edin. Böyle birkaç olaydan sonra notlarınızı okuyun ve durumları mümkün olduğu kadar tarafsızca değerlendirmeye çalışın. Neyi doğru yaptınız? Neyi yanlış yaptınız? Neyi daha iyi yapabilirdiniz? Eğer öfkeli davranışlarınızda benzerlik varsa (örneğin hep akşam saatlerinde, her ikiniz de acıktığında ya da yorulduğunda mı oluyor?) o zaman bunları önlemek için birtakım ipuçları elde etmiş olursunuz (siniriniz alevlenmeden önce bir sandviç yiyebilirsiniz ya da günün sonunda rahatlatıcı bir aktivite yapabilirsiniz). Acaba sizin bu tür sinirli patlamalarınıza sebebiyet verecek birtakım duygusal sorunlarınız mı var? Acaba hem ev işleri hem de mesleğiniz gibi iki görevi aynı anda üstlendiğiniz için mi sinirlisiniz? Ya da işte çalışmak isterken evde hapsolduğunuz için mi? Yoksa kendinize ya da bir başkasına sinirlisiniz de bunun acısını savunmasız çocuğunuzdan mı çıkarıyorsunuz? Çocuğunuzu gereğinden fazla mı kısıtladınız yoksa ona çok fazla olanak mı tanıdınız? Sinirleriniz mi bozuk ya da kendinizi depresyonda mı hissediyorsunuz?

Eğer durumu başarıyla analiz ettiyseniz soruna çare bulmaya çalışmalısınız. Eğer mesleğinizi çocuğunuz için feda ettiyseniz, part-time çalışarak işe geri dönebilirsiniz (bakınız sayfa 702). Eğer istemeden çocuğunuzun canını sıkan çok sıkı kurallar koyduysanız kurallarınızı biraz gevşetebilirsiniz (bakınız sayfa 111). Öfkenizin kökenini bulamıyorsanız ya da engelleyemiyorsanız o zaman çocuğunuzun doktoruyla, kendi doktorunuzla ya da bir terapistle konuşun (ama bunu çocuğunuzun önünde yapmayın). Profesyonel birinin yardımından da faydalanabilirsiniz.

Kendinizle ilgilenin: Vücudunuz için iyi olan zihniniz için de iyidir, sağlıklı bir yaşam iyi bir ruh sağlığını da beraberinde getirir. Gerekli

miktarda uyumaya gayret edin, doğru ve düzenli yemek yiyin (En İyi Olası Diyet kurallarını uygulamanın yanı sıra fazla şekerin bazı insanlarda huysuzluğa sebep olduğunu da unutmayın); alkol kullanmayın, (günde bir, iki bardak içki bazı kişiler için sorun olmayabilir, fakat aynı miktar bazılarında depresyona yol açabilir, zaten günde bir, iki bardaktan fazlası herkes için fazladır.1); bol bol egzersiz yapın (Egzersiz sırasında salgılanan endorfmler, kişinin moralini yükseltirler; 704. sayfada günlük programınıza dahil edebileceğiniz egzersiz tavsiyeleri bulunmaktadır.)

İyice ağlayın:Sizi bunaltan problemlerden kurtulmanın bir yolu da ağlayarak rahatlamaktır. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, ağlamakla depresyonu başlatan kimyasal maddelerin gözyaşları aracılığıyla vücuttan atılarak morali düzelttiği belirlenmiştir. Bu nedenle göz-yaşınızın akmasına izin verin. Mümkün olduğu kadar çocuğunuz uyurken ya da evin dışındayken ağlayın. Eğer mümkün olmazsa da endişelenmeyin, çünkü sizi ağlarken görmesi onun için zararlı olamaz; çocuğunuzun önünde ağlama konusunda daha fazla bilgi edinmek için bundan sonraki soruyu okuyun.

İyi bir kahkaha atın: Psikologlar, zorla gülümsense ya da gülünse bile insanın moralinin yükseldiğini saptamışlardır. Komik bir video kiralayın, aptal bir komedi izleyin, ya da gün içinde sık sık çocuğunuza gülümseyin. Bu ikiniz için de iyi olacaktır.

Yardıma ihtiyacınız varsa yardım isteyin:

Eğer moral bozukluğu dönemleriniz sık sık tekrarlanıyorsa, yukarıdaki öneriler bir işe yaramıyorsa, eğer üzüntünüz normal görevlerinizi (bir ebeveyn ya da birey olarak) aksatıyorsa, depresyonunuza uykusuzluk, iştah kaybı, kendinize ya da ailenize karşı olan ilgi azalması, umutsuzluk, çaresizlik, kendinize zarar verme hisleri eklenmişse veya kontrolünüzü kaybetme durumuyla karşı karşıya iseniz o zaman hem kendinizin hem de çocuğunuzun iyiliği için derhal bir profesyonelin yardımına başvurmalısınız. Ruh haliniz bulaşıcıdır, bu nedenle eğer moraliniz bozuksa, çocuğunuzun da morali bozulabilir, ki

1, Eğer bir, iki bardak içkiden sonra duramıyorsanız o zaman madde bağımlılığı konusunda yetkili bir danışmandan yardım almanız gereklidir.

bu da sonuçta onda büyüme, davranış, uyku bozukluğu yanı sıra diğer fiziksel ve duygusal bazı problemlerin oluşmasına sebep olabilir.

Bebeklerde iştahsızlık sebepleri nelerdir?

Yorum yapın

bebeklerde ve çocuklarda iştahsızlık sebepleri şöyle sıralanabilir;  1- Anemi; yani kansızlık. Bu bebeklerde ve çocuklarda iştahsızlığın en çok görülen sebeplerindendir. gerekli tahliller yapılarak çocuğun kansızlığı anlaşılabilir. eğer çocuğunuz kansız ise kan şurubu içirilebilir. kan yapıcı gıdalar verilebilir.

2- bağırsak parazitleridir. bağısak parazitleri bebeğin kansız ve iştahsız olmasının önemli sebeplerindendir. bebeğin zayıf kalmasına sebep olur. yine yapılacak bir bir testle bebeğin bağırağında parazit olup olmadığı anlaşılabilir. gerekli şuruplar kullanılarak bağırsaklarındaki parazitler düşürülebilir. havuç bu konuda bitkisel bir çözüm olacaktır.

3- anne babaların hataları; maalesef çocukların iştahsızlığında anne ve babaların yaptığı hatalar baş roldedir. Özellike düzenli yeme alışkanlığının olmaması, sofra kurulmaması, abur cubur atıştırılması temel iştahsızlık nedenidir. radikal kararlar alınmalı ve asla iştah kesici ve sağlıksız gıdalar olan çikolata, kola, cips vb. gıdalar eve sokulmamalıdır.

4- damak tadı; özellikle iki yaşından sonra bebeklerde damak tadı gelişmeye başlar ve yeni alınan gıdalara karşı iştahsızlık, isteksizlik meydana gelir. örnegin sürekli marketten alınan yumurtaları tüketen bir çocuk köy yumurtası yiyemez. hazır yoğurt yiyen bir çocuk köy yoğurdu yiyemez. hazır katkılı gıdalara alışan bir çocuk doğal gıdalara karşı iştahsızdır.

5- hamilelik ve emzirme dönemi; yukarıda bahsedilen damak tadı konusuyla bağlantılı olarak hamilelik ve emzirme döneminde her gıdadan almayan annelerin bebekleri iştahsız olabilmektedir. anneler bu dönemlerde her gıdadan tüketmeye çalışmalı… unutmayın ki bebek sizden besleniyor…

bunların yanında çeşitli hastalıklar mide bağırsak rahatsızlıkları iştahsızlığa neden olabilmektedir. gerekli teşhis ve tedavi mutlaka yapılmalı bebek gereksiz yere yemeye zorlanmamalıdır.

30 Ocak 2011 Pazar

bebeklerde işitme testi

Yorum yapın

Bebeklerin binde ikisinde işitme problemi görülmektedir. İşitme problemi olan bebekler, erken teşhis edilip, gereken önlemler alınmalıdır. Çünkü bebeklerde sağırlık-dilsizlik gibi  hatta zeka ve gelişim geriliği gibi problemlere sebep olmaktadır . bu bebeple işitme testi mutlaka yapilmalıdır.

bebeklerde işitme testi ne zaman yapılır.

bebeklerde işitme testi doğumdan hemen sonra hastanede yapılır. eğer yapılmamışsa bir hafta içindde mutlaka yapılmalıdır.

bebeklerde işitme testi  nasıl yapılır.

Bu işlem  15 dakikada yapılan oldukça basit bir işlemdir, bebeğe hiçbir rahatsızlık vermez.Yenidoğan bebeğin her  kulağına belli şiddette sesler verilir. verilen sesleri duyup duymadığı beyin dalgaları ölçülerek anlaşılır. Testin güvenilirliği yüzde 97 oranındadır.

bebekler ne zaman görmeye başlarlar ?

Yorum yapın

yenidoğan bebekler ne zaman görmeye başlarlar. Aslında bebekler doğumdan hemen sonra görmeye başlarlar. Ancak görüntü oldukça bulanık renksiz ve karışıktır. Gördüğü şeyleri ayırt edemez sadece fark etme vardır. Kırmızı renkli nesneleri daha iyi algılar, yüksek ışığa duyarlıdır ve gözünü krıpabilir.

bebekler ne zaman görürler. bebeklerin görümesini bir nesneyi gözlerinin önünden sağdan sola veya soldan sağa hareket ettirerek anlayabilirsiniz. ebebek kısa bir süre duracak ve hareket eden nesneyi algılamaya çalışacak bu sırada gözleriyle takip edecektir.

Görme mesafesi 30 cm dir. Birinci ay sonunda 50 cm uzağa kadar görüp algılayabilir. Tıpkı diğer organlar gibi göz de zamanla gelişir olgunlaşır.

Ateş Düşürme Yöntemleri

Yorum yapın

bebeklerde yüksek ateş nasıl düşürülür? ateş vücudun mikroplara karşı savaştığının bir göstergesidir. bu sebeple bebeğin ateşi her yükselmesinde hemen ateş düşürücüye başvurmak yanlıştır. öncelikle bebeğin ateşi hangi rahatsızlığa bağlı bunu bilmek ve rahatsızlığı ortadan kaldırmak önemlidir.

bebeklerde ateş neden yükselir?

bebeklerde ateşin yükselmesinin çok çeşitli sebepleri olabilir. mesela ağrılı durumlarda ateş yükselebilir, grip gibi rahatsızlıklara karşı vücudun tepkisi olabilir. sıcak çarpması olabilir. bu nedenle ateşi yükselen bir bebeğin doktora götürülmesi doğru olacaktır.

bebeklerde ateş kaç derece olmalıdır.

ağızdan ölçümlerde 37 derece normaldir. koltuk altından ölçümlerde 36,5 normal değerdir. bazı bebeklerin vücut sıcaklığı her zaman yüksek olabilmektedir ancak bu çok büyük farklılık göstermez.

eğer bebeğin ateşi 39 dereceye ulaşmışsa düşürmek doğru olacaktır.

bebeklerde yüksek ateş nasıl düşürülür.

bebeğin havale geçirmemesi için mutlaka bebeğin ateşi düşürülmelidir. Öncelikle elbiselerini çıkarın. bebeğinize ateş düşürücü şurup veya ateş düşürücü fitil verebilirsiniz. (calpol, minoset, fitil olarak paranox) Fitil etkisini daha çabuk gösterecektir. ilaçlar etkisini gösterene kadar; ıslak bir bezle alnını, boyunlarını koltuk altını ve yavaş yavaş bütün vücudunu silin. Bunu suya bir miktar sirke katarak yapabilirsiniz, daha etkili olur. eğer  yine düşürememişseniz ılık bir banyo yaptırın.

bebeğinizin üzerini asla bastırmayın. sabaya veya kalorifere yakın yatırmayın, olabildiğince serin yerlerde tutmaya çalışın. tüm bu çalışmalar fayda vermezse bir sağlık ocağına götüp ateş düşürücü iğne yaptırabilirsiniz.

29 Ocak 2011 Cumartesi

bebekler ne zaman yürütece binmeli

Yorum yapın

bebekler ne zaman yürüteç kullanır, halk ağzıyla örümceğe binebilir?  aslına bakılırsa yürüteç kullanılmasını hiç bir uzman önermez. Çünkü yürüteç bebeğin gelişim aşamlarını atlayarak geçmesine neden olmaktadır. bebeğin yuvarlanması, dedelenmesi, destakli olarak ayakta durması yürümek için azim göstermesi bebeğin hem kas gelişimi hem psikolojik gelişimi için önemlidir.

mesela örümceğe bindiği için düşmeyen bir bebek örümceksiz yürürken korkabilmekte ve geç yürüme sorunu ile karşılaşılmaktadır.

ayrıca örümcek yürüme bozukulukları, bacak aralarının açık olması gibi sorunlara yol açabilir.

Yürüteçi illa ki kullanmak istiyorsanız bebeğinizi fazla bindirmemenizi öneririm. bebeğe yürümek için mücadele etme fırsatı verin. kanape ve kotuğa tutunarak yürümesini sağlayın. ellerinden tutup yürütün. bunlar bebeğiniz için daha doğrusu olacaktır.

bebeklerde altıncı hastalık nedir?

Yorum yapın

bebeklerde altıncı hastalık nedir? bebeklerde altıncı hastalık ateş dışında ciddi bir belirtisi olmayan virüslerin neden olduğu bir rahatsızlıktır. özellikle altıncı aydan sonra görülür. belli bir tedavisi yoktur. bebeğin ateşi düşürülmeli ve olası bir havale tehlikesinin önüne geçilmelidir.

bebeklerde altıncı hastalık belirtileri nedir?

hastalık yüksek ateşle başlar. birkaç gün içinde atş gider ve geriye vücudun çeşitli bölgelerinde kırmızı noktacıklar ve döküntüler görülür.

altıncı hastalık nasıl bulaşır? bulaşıcı mıdır?

bebeklerin altıncı aydan itibaren her ellerine geçeni ağızlarına götürmeleri bilinmekte. altıncı hastalığın bebeklerin bağışıklık sistemlerinin gelişmesine bağlı vücudun gösterdiği bir tepki olduğu ve ateş dışında herhangi bir tehlikesinin bulunmadığı bilinmelidir.

bebeklerde sarılık nasıl anlaşılır, belirtileri ?

Yorum yapın

yenidoğan bebeklerde sarılık hastalığı nasıl anlaşılır, belirtileri nelerdir? yenidoğan bebekte sarılık bebeğin cildinin ve göz aklarının sarı olmasıdır. bu sarı rengin sebebi kandaki bilirubin adı verilen sarı pigmentlerdir. bilirubin vücut tarafından atılamaz ise kanda birikir ve bebeğin cildinde sararma görülür.

yenidoğan bebekte sarılığın sebepleri nelerdir.

bu konuda 4 ayrı sebep sayılabilir.

1- fizyolojik sebepler: doğumdan hemen sonra bir iki gün içinde görülen sarılıktır. bebeklerde karaciğerin tam olgunlaşmamış olması nedeniyle bilirubinin yeterince atılmamasından kaynaklanır. bir hafta içinde kendiliğinden kaybolur. bebeğe her hangi bir zazarı yoktur.

2- yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık: anne sütünü yetrsiz alan bebeklerde görülebilir ve biraz daha şiddetlidir. anne sütü artırılmalı bebek daha fazla emzirilmelidir.

3- fazla anne sütü alımına bağlı sarılık: bu tip sarılık anne sütü alana bebeklerin yüzde 1-2 sinde görülebilmektedir. anne sütü içindeki özel bir maddeye bağlı olarak gelişir ileriki günlerde kendiliğinden kaybolur. genellikle zararsızdır.

4- kan uyuşmazlığına bağlı sarılık:  kan uyuşmazlığına bağlı sarılık bebeklerde ölümle sonuçlanabilecek bir rahatsızlıktır. annenin kanı Rh neğatif bebeğinki Rh pozitif ise kan uyuşmazlığı vardır. Bu durum ilk yapılan doğumdan veya düşükten sonra gerekli müdaheleler y

16 Ocak 2011 Pazar

Sigara ve Çocuk Sağlığı

Kullanılmış sigara dumanı, yanan bir sigaradan çıkan ve sigara içenin dışarı verdigi dumanin bir karşmımıdır. Çevresel Sigara Dumanı (ÇSD) olarak da bilinir ve kendisine has kokusuyla kolaylikla taninir. ÇSD havayi kirletir ve elbiseler, perdeler ve mobilya üzerine siner.

Çogu kisi ÇSD yi nahos, rahatsiz edici ve gözlerle burnu tahris edici bulur. Daha önemlisi tehlikeli bir saglik tehdididir. ÇSD içinde 4000 in üzerinde farkli kimyasal madde tespit edilmistir ve bunlarin en az 43 tanesi kansere sebep olur.

Çevresel Sigara Dumanına Maruz Kalma Sık mıdır?


Amerika Birlesik Devletlerinde yetiskinlerin yaklasik %26 ‘si sigara içicisidir ve beş yaş altındaki çocuklarin %50 si ila %67 si en az bir yetiskin sigara içicisinin oturdugu evlerde yasamaktadirlar. Bu rakam ülkemizde daha fazladir.

Kim Risk Altinda?


ÇSD herkes için tehlikeli olmasina ragmen, fetuslar, bebekler ve çocuklar üzerinde daha büyük bir etkisi vardir. Bu olay ÇSD\\\'nin; akciger, beyin gibi gelismekte olan organlara zarar vermesiyle gerçeklesir.

Etkileri


Cenin ve Yenidoganda


Anne, cenin ve plasentada kan akimi, hamile her sigara içtiginde degisir. Ne var ki uzun dönemde bu degisikliklerin saglik üzerine olan etkileri bilinmemektir. Bazi çalismalar hamilelik sirasinda sigara içiminin yarik damak-dudak gibi dogumsal bozukluklara sebep oldugunu göstermistir.

Sigara içen anneler daha az süt üretir ve bebeklerin dogum agirligi daha düsüktür. Annelerin sigara içmesi 1 ay- 1 yas arasindaki ölümlerin ana sebebi olan ani bebek ölümü sendromuyla iliskilidir.

Çocuk Akciger ve Solunum Yollari


ÇSD ye maruz kalma tüm yaslarda çocuk akciger verimi ve fonksiyonunu bozar. Çocukluk astiminin hem sikligini hem de siddetini arttirir. Kullanilmis sigara dumani sinüzit, rinit (nezle), kistik fibroz, öksürük ve geniz akintisi problemlerini alevlendirir. Çocuklarda soguk alginligi ve bogaz agrisi sikligini da arttirir.
Iki yas altindaki çocuklarda ÇSD bronsit ve zatürre olasiligini arttirir. Gerçekten, ABD'de Çevre Koruma Ajansinin 1992 deki bir çalismasi, ÇSD'nin 18 ay altindaki çocuk ve bebeklerde her yil 150. 000 ila 300. 000 alt solunum yolu enfeksiyonuna sebep oldugunu söylemektedir. Bu hastaliklar 15. 000 hastane yatisi ile sonuçlaniyor. Yarim paket ve daha fazla sigara içen ebeveynlerin çocuklarinin solunum yolu hastaligi nedeniyle hastaneye yatma riski neredeyse iki katina çikar.

Kulaklar


ÇSD ye maruz kalma çocuklarda hem kulak enfeksiyonu sayisini hem de hastalik süresini arttirir. Solunan duman burun arkasini orta kulaga bagliyan östaki borusunu tahris eder. Bu orta kulaktaki basincin esitlenmesini bozan sisme ve tikanikliga ve sonuçta agri, sivi birikimi ve enfeksiyona yol açar. Kulak enfeksiyonlari çocuk isitme kayiplarinin en sik sebebidir. Ilaç tedavisine yanit vermediginde kulaga tüp takilmasi gerekir.

Beyin


Hamilelik sirasinda ve sonrasinda sigara içmis annelerin çocuklarinin sigara içmeyenlerin çocuklarina göre hiperaktivite gibi davranis bozukluklari olmasi daha olasidir. Okul performansinda ve entellektüel basarida orta dereceli bir bozulma gösterilmistir.

Kullanilmis sigara dumani kansere sebep olur.
Çocugunuzun gelismesinde ÇSD'nin nasil zarar verdigini okudunuz ama ÇSD nedeniyle gelisme riskinin ev disi kanser sebebi kirlilik nedenlerine göre yaklasik 100. 000 kat daha fazla oldugunu biliyor muydunuz? ÇSD'nin her yil 3. 000 den fazla sigara içmeyenin akciger kanserinden ölmesine neden oldugunu biliyor muydunuz? Bu gerçekler herkes için oldukça alarm vericiyken çocugunuzun kullanilmis sigara dumanina maruz kalmasini simdi durdurabilirsiniz.

Ne Yapabilirsiniz?


  • Sigara içiyorsaniz, birakin. Gerekirse doktorunuza danisin . Birakmaniza yardimci olacak bir çok farmakolojik ürün mevcuttur.
  • Ev sakinlerinden içen varsa birakmasina yardim edin. Eger birakamiyorlarsa onlar ve ziyaretçilerden evin disinda içmelerini rica edin.
  • Arabanizda sigara içilmesine izin vermeyin.

Çocugunuzun okul ve kres ortamlarinin dumansiz oldugundan emin olun.

Yukaridaki bilgiler Türkiye Kulak Burun Bogaz ve Bas Boyun Cerrahisi Vakfindan alinmistir.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Çocuklarda ve Bebeklerde İşitme Sorunları

Çocuğunuzun İşitme Kaybının Olup Olmadığının Belirlenmesi:


Çocuğunuzun işitme kaybı olduğunu düşünüyorsanız haklı olabilirsiniz. Aşağıdaki kontrol listesi, çocuğunuzun bir işitme kaybı olduğunun belirlenmesinde yardımcı olacaktır. Her maddeyi dikkatlice okuyun ve sadece size, ailenize veya çocuğunuza uyan faktörleri dikkate alın.

İşitme Kaybı İçin Göstergeler:



Uyan her maddeyi kontrol edin.

Anne hamilelik sırasında



• Kızamıkçık, viral bir enfeksiyon ve grip geçirmiş

• Alkollü içecek tüketmiş

• Yenidoğan (doğumdan ilk 28 güne kadar)

• Doğumdaki kilosu 1600 gramdan düşük

• Yüz ve kulaklarının görüntüsü farklı

• Doğumda sarılığı oldu ve kan değişimi uygulandı.

Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde beş günden fazla kaldı



• Damardan iğne ile antibiyotik aldı

• Menenjit geçirdi

Ailemde



• Erken yaşlarda olan veya gelişmiş, kalıcı veya ilerleyen işitme kaybı olan, bir veya daha fazla birey var

Bebeğim(29 gün ile 2 yaş arası)



• Damardan antibiyotik aldı.

• Menenjit oldu

• Nörolojik bir bozukluğu var

• Kulaktan kanamanın olduğu veya olmadığı kafatası kırığı olan ciddi bir yaralanma geçirdi

• 3 aydan fazla süren, kulakta sıvının olduğu tekrarlayan kulak enfeksiyonu var.

• Çevreye Cevap Verme (konuşma ve lisan gelişimi)

Yenidoğan (doğumdan 6 aya kadar)



• Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya her hangi bir şekilde tepki vermiyor.

• Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor

• Kendiliğinden sesleri taklit etmiyor

• Sadece sesle sakinleştirilemiyor

• Başını sesime doğru çevirmiyor

Küçük bebeğim (6 ay-12 aya kadar)



• Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları gösteremiyor

• Konuşma sesi çıkarmıyor yada konuşma sesi çıkarmayı bıraktı

• 12 aylıkken, “el salla” ,”elini çırp” gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor


Büyük bebeğim (13 ay-2 yaş )



• Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor

• Çevreden gelen seslere duyarsız

• İlk seslenişte cevap vermiyor

• Sese cevap vermiyor veya sesin nereden geldiğini anlayamıyor

• Tanıdık insanlar ve evde çevresindekiler için basit kelimeleri kullanmaya ya da taklit etmeye başlamadı.

• Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor

• Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor

• Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor

Ne Yapmanız Gerekir?



Bu göstergelerden bir veya daha fazlasını tespit ettiyseniz, çocuğunuzun işitme kaybı olması ihtimali olabilir.
Çocuğunuzda bu göstergelerden bir veya daha fazlası varsa, çocuğunuzu kulak muayenesi ve işitme testine götürmeniz gerekir. Bu herhangi bir yaşta, doğumdan hemen sonra bile yapılabilir.

Bu faktörlerden hiçbirini belirlemediniz, fakat çocuğunuzun normal duymadığından şüpheleniyorsanız, çocuğunuzun doktoru endişelenmiyorsa bile çocuğunuzun işitmesini ölçtürün.

İşitme kaybı olmasa bile testin ona bir zararı olmaz. Ne var ki, çocuğunuzda işitme kaybı varsa, geç teşhis konuşma ve lisan gelişimini etkileyebilir.

Bu kontrol listesi maddelerinin hiçbiri bulunmasa bile işitme kaybı mevcut olabilir.

18 yaşın altındaki bir çok çocukta farklı derecelerde işitme kaybı vardır. Siz ebeveynler ve onların ana babaları bebeklerinizdeki işitme kaybını keşfedecek kişilersiniz. Çünkü onlarla en fazla vakit geçiren sizsiniz. Eğer herhangi bir zaman bebeğinizin işitme kaybı olduğunu düşünürseniz bunu doktorunuzla görüşün.
Bebeğinizin duyması profesyonel olarak herhangi bir yaşta test edilebilir. Bilgisayarlı işitme testleri yenidoğanları taramayı mümkün kılar. Bazı bebeklerin diğerlerine göre ortalamadan daha fazla işitme kaybı olasılığı vardır. Bu listedeki herhangi bir maddeyi belirlerseniz, mümkün olan en kısa zamanda çocuğunuza işitme testi yaptırmalısınız.

Okula başlamadan önce tüm çocuklara işitme testi yapılmalıdır. Bu anne, baba veya çocuğun farketmediği hafif işitme kayıplarını ortaya koyabilir. Tek kulaktaki bir kayıp bu yolla saptanabilir. Böyle bir kayıp, belirgin olmasa da konuşma ve lisanı etkileyebilir.
İşitme kaybı kulak kiri veya kulakta sıvı birikmesinden bile kaynaklanabilir. Bu tipte geçici işitme kaybı olan bir çok çocuğun, ilaç tedavisi veya küçük bir cerrahiyle işitmesi düzeltilebilir.

Geçici işitme kaybının tersine bazı çocukların kalıcı olan sinir kaynaklı sağırlığı vardır. Bu çocukların çoğunluğunun bir miktar kullanılabilir işitmesi olur. Çok azı tamamen sağırdır. Erken teşhis, erken işitme cihazı uygulanması ve özel eğitim programlarına erken başlamak, çocuğun mevcut işitmesini en yüksek seviyeye getirmeye yardımcı olabilir.

Yukarıdaki bilgiler Türkiye Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Vakfından alınmıştır.

Çocuklarda İşitme Kaybı

İşitme duyumuz, lisan ve konuşma gelişiminde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle işitme kayıplarının mümkün olabildiğince erken teşhis edilmesi çok önemlidir. Konuşma ve lisan gelişimindeki gecikmeler, erken teşhis sayesinde önlenebilmektedir.

Çocuklarında işitme kaybı olduğu gerçeği, aileleri şüphesiz olumsuz olarak etkilemektedir. Bu konuda öğrenilmesi gereken bilgiler, cevaplandırılması gereken sorular ve alınması gereken önemli kararlar vardır. Bütün bunların yanında, asla göz ardı edilemeyecek duygusal faktörler de bulunacaktır.

Çocuklardaki işitme kayıpları doğuştan ya da sonradan kaynaklanabilir. En önemli belirtilerinden bir tanesi, duymayan cocuğun kendini ifade güçlügünden kaynaklanan sinirlilik halidir. Erişkin bir insan işitme problemini ifade edebilirken, çocuk; duymakta zorluk çektiğini ya da hiç işitmediğini ailesine ifade etmekte zorlanacaktır. İfade güçlüğünü sinirli, huysuz ve hırçın olarak çevreye yansıtabilir. Bu durumda aile üyelerine önemli bir sorumluluk düşmektedir.

Uzmanlar çocuklardaki işitme kaybı belirtilerini farklı yaş dönemine göre sınıflandırmaktadır. Buna göre doğumdan 6 aya kadar geçen dönemde, bebeğiniz yüksek sesli gürültülerle uyanmıyorsa, duyduğu sesleri taklit etmiyorsa ya da tepki vermiyorsa bir Kulak-Burun-Boğaz uzmanına başvurmanız gerekmektedir.
6 ay-1 yaş aralığında ise konuşma sesi çıkarmaması ya da tanıdık kişi ve eşyaları gösterememesi, dikkate alınması gereken belirtilerdir. Bebek 1-2 yaş döneminde ise çevreden gelen seslere ilgisiz olması, ilk seslenişte cevap vermemesi, yükses sesle televizyon seyretmesi gibi ayrıntıları gözden kaçırmamak gerekir.

Hamilelik döneminde anne adaylarının alkol kullanmaları, grip, kızamıkçık ya da viral enfeksiyon geçirmeleri, risk faktörleridir. Ailede kalıcı ya da ilerleyen işitme kaybı geçiren akrabaların bulunması da dikkate alınmalıdır.

Özellikle yaşamlarının ilk ayında menenjit geçiren, düşük ağırlıkla doğan, kan değişimi yapılan bebekler, işitme kaybı konusunda daha fazla risk taşımaktadır.

Annelerin bilinçli yaklaşımları, çocuklarındaki işitme probleminin bir an önce ortaya çıkarılmasında önemli bir etkendir. Doktor muayenesi ve gerekiyorsa ileri teknolojinin sağladığı olanaklarla yapılan testlerle teşhis konulmaktadır. Ancak çocukların işitme değerlendirmesi, yetişkin insanlardaki değerlendirmeden tamamen farklıdır. Hassas cihazlarla yapılan ölçümlerin dışında, genetik testlere de başvurulması gerekebilir. Bundan dolayı, başvurulan merkezin ileri teknolojik sistemlere ve işitme laboratuvarına sahip olması ve testlerin, uzman kişiler tarafından yapılması gerekmektedir.
Bosphorus International Kulak Burun Boğaz

14 Ocak 2011 Cuma

Çocuk Allerji Tedavisi

Çocuk allerjilerinde de erişkinlerde olduğu gibi 3 basamaklı bir tedavi planı uygulanır. Bunların en önemlisi allerji yapan madde saptanmışsa veya kuvvetli bir şüphe varsa söz konusu maddeden korunmaktır. İkincisi şuruplar ve burun spreyleri yani ilaçlardır. Alt solunum yolu allerjilerinde parenteral tedavi (iğne yoluyla) veya buhar uygulamaları da ilaç tedavisinin parçası olabilir. Son sırada imünoterapi yani aşı uygulaması bulunur. Bu yöntemlerin aynı anda biri, ikisi veya hepsini uygulamak mümkünse de sıralama; korunma, ilaç, aşı biçimindedir.

Artı Sağlık

Çocuklarda Alerji Testleri

Testlerin amacı allerjinin varlığını saptamaktan çok allerjiyi oluşturan maddeyi saptamaktır. Ancak 4 yaşın altındaki çocuklarda testlerin güvenliği tartışmalıdır. Testleri cilt ve kanda yapılanlar olarak temel iki gruba ayırabiliriz. Burundan alınan sürüntüler de tanıda yardımcı olabilir.

Artı Sağlık

13 Ocak 2011 Perşembe

Çocuk Allerjilerinde Belirtiler

Allerji tanısı esas olarak hastanın şikâyetlerinin ayrıntılı olarak dinlenmesiyle konulur. Ancak henüz yaşamlarının ilk yıllarındaki çocuklarda yeterli veri sağlanamayacağından, belirtiler dikkatle incelenmelidir. Örneğin uzun süreli burun tıkanıklığından muzdarip allerjik çocuklarda yüz iskeletinde değişme, ön dişlerde çıkıklık, çenede kısalmaya rastlanabilir. Bu hastalarda geniz eti büyümesinin de allerjiye sıklıkla eşlik edebileceği unutulmamalıdır. Boğazda tahriş allerjiye bağlı geniz akıntısının neden olduğu bir belirti olarak karşımıza çıkabilir. Burun tıkanıklığını ya da burun kaşıntısını rahatlatmak için burun ucunun hasta tarafından yukarıya doğru itilmesi, göz çevresinde koyulaşmalar, gözlerde kaşıntı da sık karşılaşılan belirtilerdendir.

Tanıda allerjinin yıl boyu ya da belirli mevsimlerde olması, kapalı veya açık alanda olması gibi durumlar göz önüne alınır. Besin alımıyla olası ilgisi gözlemlenir.

Artı Sağlık

Alerjiden Kurtulmak Mümkün Mü?

Genel kabul allerjinin genetik ve çevresel temelleri bulunan kronik bir hastalık olduğudur. Ancak yine de yaş ve çevresel faktörlere bağlı olarak şikâyetlerin şiddeti ve sıklığı değişebilmektedir. Örneğin gıda allerjilerinin birçoğu yaşla azalır. Genel olarak da yaşın ilerlemesi pek çok hastada astım ve allerjik şikâyetlerin gerilemesini sağlar. Ancak bunun aksi de mümkündür. Allerjik kişinin hassasiyet duyduğu yeni maddeler de zamanla ortaya çıkabilir.

Allerji ve astımın, korunma ve tedavi ile kontrol altına alınabilen, ancak ihmale de yer olmayan bir hastalık olduğu unutulmamalıdır.

Artı Sağlık

Çocuklarda Allerji

Allerji kısaca, vücudumuzun savunma sisteminin reaksiyon vermemesi, beklenen bir dış maddeye aşırı bir duyarlılık göstermesi demektir. Bu duyarlılık, çeşitli belirtilerle kendisini ifade edebilir. Allerjik hastalarda en çok rastlanan şikâyetler burun tıkanıklığı, burun kaşıntısı, hapşırma, göz yaşarması ve kızarması, geniz akıntısı ve baş ağrısıdır. Vücudun genelini ilgilendiren allerjilerde ise diğer şikâyetlere kaşıntı, kızarma gibi cilt reaksiyonları eşlik eder.

Son yıllarda yapılan tüm çalışmalar allerjilerin özellikle şehirlerde artış gösterdiğini ortaya koymaktadır. Bu noktada akar, polen, hayvan tüyü, küf mantarları, besin maddeleri gibi bilinen maddelerin dışında şehir hayatının özelliğinden kaynaklanan bazı şartlar da neden olarak gösterilmektedir. Çeşitli yayınlar; hava kirliliğinin, kimyasalların, ısıtma sistemlerinin, sigara dumanının allerjiyi arttırıcı rol oynayabildiklerini göstermektedir.

Çocuk allerji oranlarının da allerji sıklığındaki yükselmeye paralel olarak özellikle son yıllarda arttığını görüyoruz. Ortalama olarak nüfusun %15’inin allerjik olduğu biliniyor. Hastalıkta genetik faktör önemli rol oynamakta. Anne ya da babası allerjik olan çocukların allerjik olma şansları %48 oranındayken, her iki ebeveyn de allerjikse bu oran %70’lere çıkmaktadır.

Gıda allerjilerine çocuklarda yetişkinlere oranla daha sık rastlanır. 6 yaş altındaki çocukların yüzde 8’i gıdalara karşı allerjikken, bu oran yetişkinlerde yüzde 1-2 seviyesindedir. İlaç allerjileri en çok penisiline karşı görülür ve oranı yüzde 2,5’dur.

Derinin çeşitli bölgelerinde kabarıklıkla seyreden ürtiker çocukların yüzde 15’inde, böcek sokmalarına karşı allerji ise yüzde 3’ünde görülmektedir.

Artı Sağlık