28 Şubat 2011 Pazartesi

Bebekte İshal ve Kabızlık

Eğer bebeğinizin kakası yumuşak ve sıvı kıvamındaysa bebeğiniz ishal olmuş demektir. Tehlikeli ölçülerde sıvı kaybının yaşanabildiği ishalin tedavisinde daha büyük çocuklarda ve yetişkinlerde bol su ve diğer sıvı gıdaların tüketimi etkili bir tedavi yöntemi olabilir. Ancak bebeklerde en doğru tedavi daha sık aralıklarla anne sütü, devam maması veya diğer bebeğin yaşına uygun gıdaları vermeye devam etmektir. Mamayı sulandırıp vermek doğru değildir. İki yaşın altındaki çocuklara her ishalli kaka yaptıktan sonra en az yarım çay bardağı su, eğer istiyorsa daha fazla su vermek sıvı kaybını önler.
İshal olan bebeğinize akut ishal durumundaki bebekler için özel olarak hazırlanan Milupa HN 25 maması verebilirsiniz. Milupa HN 25, hoş tadıyla, bebeğinizin beslenmesini aksatmadan ishal bitene dek ona destek olan özel bir mamadır. Bebeğin tüm besin ihtiyaçlarını eksiksiz karşılamaya devam ederken, Milupa HN 25’in özel süt bazlı ve yüksek kaliteli protein içeren formülüyle bağırsaklardaki tahribat onarılabilir. İshal olan bebeğinize ayrıca şeftali, muz, patates, pirinç içeren mamalar ve muhallebiler hazırlayıp verebilirsiniz.
Bebekte ağız ve dilin kuruması, bıngıldağın çökmesi, göz yaşının kuruması, idrarın azalması gibi sıvı kaybı belirtileri varsa, kusma sürekli devam ediyorsa, ateş ve kanlı ishal görülüyorsa vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna gidilmelidir.
Kabızlık:
Her bebeğin bağırsaklarının çalışma düzeni ve dışkılama sıklığı farklıdır. Bazı bebekler günde birkaç kere kaka yaparken, bazı bebekler her gün kaka yapmayabilir. Bebeğin dışkısı yumuşaksa, bebek zorlanmadan kaka yapıyorsa ve aynı zamanda kilo alışı düzenli, genel durumu da iyi ise endişelenmeye gerek yoktur.
Kabızlık, kalınbağırsağın sonundaki kaslar sertleştiği ve kakanın normal geçişini önlediği zaman meydana gelir. Kaka bağırsakta ne kadar uzun süre kalırsa, o kadar sıkılaşıp kurur ve vücuttan atılması zorlaşır. Sertleşmiş kaka kalın barsağın son kısmından geçerken yırtılmalara ve çatlaklara neden olur. Bu da bebeklerde ve çocuklarda kasılmalara neden olur. Çocuklar, bu acıyı yaşamamak için kakayı tutmak isteyebilir ve dışkılama hissini bastırabilir. Bu da kakanın içerde daha çok kurumasına, büyük çap ve hacme ulaşmasına neden olur. Böylece kabızlık döngüsü başlamış olur.
Eğer bebek normal sıklığının dışında birkaç gün kaka yapamadıysa, sert ve yoğun kıvamlı dışkılıyorsa, bunu yaparken acı çekiyorsa, ağlıyorsa veya kakasında kanlı izler varsa kabız olmuş demektir. Kabızlık üç günden fazla sürmüşse ve dışkıda kan görülmüşse bebek mutlaka doktora götürülmelidir.
Yeni doğan bebeklerde kabızlık çok daha az görülür. Bebek anne sütü ile besleniyorsa kabızlık yine de olabilir. Bebek anne sütü alıyorsa ve buna rağmen bebekte kabızlık yaşanıyorsa, anne diyetinde kabızlığı önleyici besinlere öncelik verilmelidir. Mama ile beslenen bebeklerde ise kabızlık problemi çok kolay çözümlenebilir, kabızlığı önleyici Aptamil Conformil’i deneyebilirsiniz. Lütfen doktorunuza/eczacınıza danışınız.

27 Şubat 2011 Pazar

Bebekte Diş Çıkması

azı bebekler ağzında dişle doğarken, bazıları da bir yaşına gelene dek hala diş çıkarmamış olabilir. Her ikisi de sıklıkla rastlanan durumlar olmasalar da, ikisinde de endişe edilecek bir şey söz konusu değildir. Bebekler, ilk dişleri olan süt dişlerini 6 aylıktan itibaren çıkarmaya başlarlar. İki buçuk yaş civarında hemen hemen tüm süt dişlerine kavuşmuş olurlar ve 6 yaşına geldiklerinde de süt dişlerini bırakıp yerine yeni ve kalıcı dişlere geçiş sürecine girerler.
Tabii ki bu dönemler bebekten bebeğe değişiklik gösterebilir; 3-4 aylıkken diş çıkarmaya başlayan bebekler de olabilir. Bu, genellikle kalıtım yoluyla anne babadan geçen bir özelliktir. Yani sizin dişleriniz erken çıkmışsa, büyük olasılıkla bebeğinizinkiler de erken çıkacaktır.
Diş Çıkarma Belirtileri
Her bebeğin gelişimi aynı olmadığı gibi diş çıkarma dönemleri de birbirinin aynı değildir. Bazı bebekler için bu süreç oldukça ağrısız ve rahat geçerken; bazıları için de son derece huzursuz ve ağrılı olur.
Bu bebeklerde kilo kaybına rastlanması da muhtemeldir. Bebeğin diş çıkarmaya başlaması ile birlikte çok fazla olmasa da ateş görülebilir. Bununla birlikte huysuzluğun artması, gece uyanma ve ağlama seansları, salya ve tükürükte artış diş çıkarma dönemlerinde en çok rastlanan durumlardır.
Kendilerini oldukça huzursuz hissettikleri bu dönemde bebekler, sürekli olarak rahatlatılmaya ve yatıştırılmaya ihtiyaç duyarlar.
Bunların dışındaysa;
Ateş ve ishalİştahsızlık ve beslenmeyi reddetmeAğız çevresinde döküntülerEllerini ısırmaHafif öksürükHer şeyi ağzına götürme isteğiYüzde ve boyun çevresinde kaşıntı gibi belirtilere de sıklıkla rastlamak mümkündür.

Tüm bu şikayetler diş çıkarmaya bağlanabilir, ama bu tip problemler çok sık yaşanıyorsa, bunları dişe bağlamadan önce bir doktora danışmak yararlı olacaktır. Unutmayın, diş çıkarmak bebek için sıkıntılı bir dönem olabilir, ama onu hasta etmez.
İshal, ateş (38 derece ve üstü) gibi belirtiler diş çıkartma ile aynı anda başlayan farklı bir hastalığın belirtileri olabilir. Çünkü oldukça hassas bir dönem geçirmekte olan bebekler, diş çıkartırken hastalıklara malesef daha yatkındırlar.
Neler yapabilirsiniz?
Kucaklayın: Bu sıkıntılı döneminde bebeğinizi rahatlatmak için onu daha sık kucağınıza alıp daha fazla okşayın. Sıkıntısını anladığınızı ve yanında olduğunuzu hissetmesini sağlayın.
Diş halkası / diş kaşıyıcısı kullanın: Uygun bir diş kaşıyıcı (ürünün plastik ve boyalı olmamasına dikkat edin) ya da havuç gibi çiğ sebzeler bebeğinizi rahatlatabilir. Fakat ne yapılırsa yapılsın, bazı bebekler için en güzeli kendi parmaklarını kullanmak olacaktır. Dikkat! Bebeğinize kemirmesi için bir şey verirseniz, akciğerlerine kaçırmaması için oturur pozisyonda olmasına dikkat edin ve mutlaka yanında bulunun.
Diş jeli kullanın: Diş etlerini hafifçe uyuşturmak için doktor önerisiyle verilen diş jellerinden, beslenme önceleri diş etlerine sürebilirsiniz. (4 aylıktan ufak bebeklerde kullanılmamalıdır.)
Masaj yapın: Bebeğinizin diş etlerine temiz ve soğuk bezle masaj yapabilirsiniz.
İlaç kullanımı: Şayet bebeğinizin ateşi ve ağrısı yoğunsa; hemen doktorunuza danışın. Gerek görürse, ilaç konusunda gerekli yönlendirmeyi yapacaktır.
Fırçalayın: Bebeğinizin süt dişleri tamamlandığında 10 altta 10 üstte olmak üzere toplam 20 dişe sahip olacak. Hepsi tamamlanmamış bile olsa dişlerini ne kadar erken fırçalamaya başlarsanız, fırçalama alışkanlığının gelişmesi ve diş sağlığı açısından o kadar faydalı olacaktır. Fırçalamayı bir oyun haline getirin ve ona iyi bir örnek olun. Kullanmanız gereken diş fırçası ve diş macunu için diş hekiminize danışın.
Şeker ve tatlıdan kaçının: Bebeğiniz süt dışında başka besinler tüketmeye başladığında, minicik ve bembeyaz süt dişlerinin uzun süreli sağlığı için, tatlı ve şeker yerine meyve, çiğ sebze gibi besinler tercih edin. Çocuğunuzu gazlı içecekler, yumuşak şekerlemeler, lolipoplar ve taze olmayan meyve sularından mümkün olduğunca uzak tutun.

26 Şubat 2011 Cumartesi

Yeni Doğan Bebek Bakımı

Yeni Doğan Bebek Bakımı
Bebek için, rahim içi hayatı, ideal bir ortam oluşturur. Çünkü beslenme, korunma ve ısınma gibi ihtiyaçlar kendiliğinden temin olur. Rahim dışı hayat başlayınca bu işler, mutlaka bir başkasının yardımını ister. Ayrıca tecrübe, ilgi, sevgi ve fedakarlık gerektirir. Doğum olayı anne ve çocuk için büyük bir iştir. Her iki vücud önemli bir travma geçirmiştir. Başka memleketlerde her yeni doğan bebeğe tıbbi muayene mecburiyeti koyulmuştur. Bunun iki faydası vardır.
1- Anomalilerin  erken teşhisi, gerekli tedavinin ve müdahalenin yapılması
2- Bulguların ışığında muhtemel hastalıkların erken teşhisi
Yeni doğan çağı hayatın ilk 4 haftasına denir. Bebek ölümlerinin büyük b ir kısmı bu devrede olur. Onun için çok önem taşır.
Yeni doğan bebek 37 derecede ki gayet muhafazalı bir ortamdan sıcaklığı 10-15 derece daha az yeni bir ortama girer. Bebeğin ilk bakımı için özel ısıtılmış bir yer önceden hazırlanır. Bu odadaki herşey steril olmalıdır. Temizliğe çok dikkat edilmelidir. Hastaneden mikrop bulaşma ihtimali en aza indirilmelidir. Bu arada bebeğin  kimlik tespiti en modern yöntemlerle yapılmalıdır. Rahim içi hayattan normal hayata uyum, 1-1,5 gün ister. Bu zaman içinde bebeğe K vitamini yapılır. K vitamini yeni doğan bebeği kanamalardan koruduğu gibi bir çok koruyucu etkene de yardımcı olur. Bizce yapılması gereken bir iş de; çocuğu daha ilk günlerde sünnet ettirmektir. Bunun sayısız fayfası vardır. Fakat genelde bu iş ileri yaşlara bırakılmaktadır.

25 Şubat 2011 Cuma

Normal Doğan Bebeğin Özellikleri

Normal Doğan Bebeğin Özellikleri
Genel görünümünde ilk ilgi çeken başın büyüklüğüdür.
Erişkinde 1/8 olan baş ve vücut nispeti, yeni doğan bebekte 1/4 dür.
Yüz yuvarlak ve şiştir. Alt çene kemiği küçüktür. Göğüs yuvarlak, batın bombedir.
Vücudun orta kısmı göbek hizasındadır.
Ağırlık 3-3,5  kg kadar, boy 50-55 cm arasındadır. Baş çevresi 34-35 cm dir.

24 Şubat 2011 Perşembe

Bebeklerde Kolik Nedir?

Bebeklerde Kolik Nedir?
Bebeklerde kolik oldukça yaygındır. Çoğunlukla 3.haftada  başlayabilir ve 4. ayın sonlarına doğru devam eder, 9. aya kadar sürdüğü görülen örnekler vardır. Ortalama her 5 bebekten 1 de görülür. Bu dönemde bebek şiddetli bir biçimde ağlayabilir. Tıbbi bir sorunu yokken bebek günde 3 saat kadar şiddetli bir şekilde ağlıyorsa muhtemelen bu koliktir.
Genelde kolik nedensizdir fakat gaz sancılarıda buna neden olabilir.

Peki, Bebeğin kolik olduğunu nasıl anlarız? Tıbbi bir sorun olmamasına rağmen şiddetli ağlaması.
- Bebeğin büyümesi ve gelişimi normal olması
- Tekrarlayan ağlama krizleri
- Günde 3 saat ve daha fazla şiddetle ağlaması
- Haftada en az 3 ve daha çok günde huzursuz olması, şiddetli ağlaması
-
Kolik’in Sebepleri nelerdir?- Hamilelikte stresli bir dönem geçirilmesi
- Anne sütü emiyorsa, annenin yediklerine alerjisi olabilir
- Artmış gaz sancısı
- Annenin huzursuz olması

Ağlayan Kolikli bebeğin rahatlatılması- Müzik dinletmek kolik ağrısı olan bebeğe iyi gelmektedir
- Sallamak. (biz bebeğimiz battaniye ile sallardık)
- Ilık bir banyo yaptırmak
- Karnına masaj yapmak ( bebek yağı ile daha iyi oluyor)
- Bebek arabası ile gezdirmek
- Kucağınızda gezdirmek
- Işıklar, odanızdaki ışıklara dikkatini çekmesini sağlayın. Loş ışıklı odanız varsa oraya götürün ışıkları yakın.
- Kucakta oynamak, hoplatmak vs.. ninniler sölemek
- Emzirme veya emzik vermek
- Arabanız varsa bindirip gezdirmek
- Karnına ılık havlu koyun

Emziren Annenin bebeğinin kolik olmaması için yemesi ve yememesi gerekenler
- Anne sütüne geçen gaz yapan yiyecekler bunlar, lahana, brüksel lahanası, baklagiller, kahve ve çay sigara, karnabahar, brokoli, inek sütü ve süt ürünleri, çikolata, pişmemiş soğan ve sarımsak, baharatlı gıdalar,
- Süte şeker atılarak veya ayranı tuzlu içerek gaz yapıcı etkisini azaltabilirsiniz.

23 Şubat 2011 Çarşamba

Sağlıklı Bebeğin Özellikleri

Sağlıklı Bebeğin Özellikleri
Genel görünümde ilk ilgi çeken başın büyüklüğüdür.
Erişkinde 1/8 büyüklüğünde olan baş, bebeklerde 1/4 büyüklüğündedir.
Yüz yuvarlak ve şiştir.
Alt çene kemiği küçüktür.
Göğüs yuvarlak, batın bombedir.
Vücudun orta kısmı göbek hizasıdır.
Ağırlık 2,8-3,5 Kg arasındadır.
Boy 47-55 cm civarındadır.
Baş çevresi 33-35 cm büyüklüğündedir.

22 Şubat 2011 Salı

Yenidoğan Bebeklerde Sarılık

Yenidoğan bebeklerde sarılık

Doğumun ikinci veya üçüncü günü gözlerde ve ciltte hafif sarılık belirir. Buna fizyolojik sarılık denir.  Sarılık gününüzde 5 bebekten 1 de görülmektedir. Korkulacak hiç bir şey yoktur. Genelde kendiliğinden geçer veya 1 gün hekim kontrolünde bulundurulur. Hekim kontrolünde iyileşir.
Bebeğin Sarılık olma sebepleri nelerdir.?
Yeni doğan bebekte alyuvarlar normalden fazladır. Bunların yıkımı sonucu meydana çıkan sarı madde, buna bilürubin denir. Karaciğer henüz görevini tam yapmadığı için bu sarı madde vücuttan atılamaz ve birikir. Sarılık şiddetlenirse tıbbi müdahale gerektirir.
Bunların yanı sıra ;
- Yapay sancı ile doğan bebeklerde
-Annedeki şeker hastalığına bağlı olarak
-Hepatit b bulunanlarda
-Doğum esnasındaki zorlanmalardan dolayı sarılık meydana gelir.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Yenidoğan Sarılığı Çeşitleri

Yenidoğan Sarılığı Çeşitleri
En  çok görülen fizyolojik sarılığıdır. Daha sonra Anne sütü sarılığı görülmektedir. Az miktarda patalojik sarılıkta görülür.

1. Fizyolojik sarılık
Yeni doğan bebeklerde alyuvarlar normalden fazla olduğu için karaciğer henüz vazifesini tam yapamaz ve doğumda 2 mg olan bilürubin maddesi doğumdan sonraki 3. -4. günde 6 mg. ye kadar çıkar ve karaciğer bunu vücuttan atamaz. Fizyolojik sarılık 42 haftalık doğumların neredeyse tamamında görülmez.

Anne Sütü Sarılığı

Anne sütü ile beslenen bebeklerde bilürubin 12 mg. kadar çıkabilir. Bu oran emzirilen bebekler içerisinde %12-%14 arasındadır. Karaciğerin tam anlamıyla devreye girene kadar bu sarılık devam edebilir. Genellikle kendiliğinden geçer. Her hangi bir rahatsızlık sorunu ile karşı karşıya kalmayız. Bu tür sarılıklarda bebek anne sütü emmeye devam ederse sarılık ortadan kalkar.
3. Patalojik sarılık
Çok az görülmektedir. Genellikle ilk 24 saatte oraya çıkar. Bilürubin oranı daha yüksektir. Tıbbi müdahale gerekebilir.

20 Şubat 2011 Pazar

Yeni Doğan Bebeklerde Doktor Kontrolleri

Bebeklerde Doktor Kontrolleri
Yeni doğan bebek, doğar doğmaz ilk muayenesini olur. ikinci muayenesi genellikle 10 günlükken olmaktadır.
Bütün sistemi kontrol edilir. Yeni hayatına uyumu incelenir.
Her hangi bir hastalık ve anormali tespit edildiğinde, derhal önlem alınır. Doğuştan olan hastalıklar ve gelişim eksikleri zamanında giderilmeye çalışılır.
Çocuğun ileriki hayatında üzüntelere yer kalmaz. 2. Muayene sonrasında her ay doktor kontrolüne gitmelidir. Yeni doğan bebeğin her ay aşısı vardır.

19 Şubat 2011 Cumartesi

Yenidoğan Çağında Yatırma ve Uyku

Yenidoğan Çağında Yatırma ve Uyku

Bebekler genelde sırt üstü, yan yatırılır. Bu şekilde tefek kusmalardan ve boğulma tehlikesinden kurtulur. Günümüzde boğulma tehlikesi için güvenli yatış yastığı bulunmaktadır. Bunlardan kullanabilirsiniz. Fakat bebeklerde en uygun yatırma kısa süre karın üstü yatırmadır. Hafif sert, kırışık olmayan bir zemin uygundur.
Çocuk başını kaldırırsa, etrafı incelemeye başlayabilir. Yastık kullanılmaz. Çünkü yastıksız yatış çocuğun omurga bozukluklarını önler ve göğüs adalelerinin gelişmesine yardım eder.
Günlük uyku süresi bebeklerde 16-20 saat kadardır. Bebek, sakin, aydınlık bir odada küçük yatağında uyutulmalıdır. Işık bebeğin uyumasını engellemez.

18 Şubat 2011 Cuma

Yenidoğan Bebeklerde Ağlama

Yenidoğan Bebeklerde Ağlama
 Yeni doğan bebeğin ağlamaları aileler için önemli bir sorundur. Ağlayan bebeğe derhal bakılır. Elbiseleri ve kundak çok sıkı olursa bundan etkilenir. Çamaşırlar, arasında, iğne gibi yabancı cisim bulunması, gaz çıkarmama, emzirme saatinin gelmesi, su ihtiyacı ağlama nedeni olabilir. Ağlarken çocukla ilgilenmemek, ağlamaya bırakmak çocuğu mutsuz eder, kucağa alma ise, aileyi esir eder. Orta yol mutlaka bulunmalıdır.
Sağlıkları yerinde olan bebekler, günün aynı saatinde sebepsiz olarak ağlarlar. Emzirmeden sonra rahat bir uyku başlar, uyanma zamanına doğru hafif kıpırdanmalar ve memnuniyetsizlik belirtileri görülür. Giderek şiddetini artırır. Çok kere “acıkması” şeklinde yorumlanır. Çocuk normal beslense bile ağlama krizleri gelir. Hekime gidiş nedenleri olur. Bazen bir saat kadar süren ağlama krizleri görülür. Ailenin panik içinde olduğunu hisseden bebek, ağlamanın şiddetini artırır. Bu durum, sinir deşarjı (boşalma) olarak nitelendirilir.
Çocuk çok kere oyalanmak ister. Bu, kucak alışkanlığı yapar. Yere koyarsın ağlar, kucakta susar. Ağzına yalancı meme alan ve parmak emen çocuklarda bu vasıtalar susturuculuk vazifesi yapar.
Bebeğin sinirleri için yararlı olan ağlama se ansları, aileler için dayanılmaz zor durumlardır. Sabır, özen ve dikkat gerektirir. Üç aylığa kadar devam eder, sonra periyodik ağlama sahneleri azalır.
Sokağa Çıkarma: “Yeni doğan bebek, zorunlu hâller dışında dışarıya, açık havaya çıkartılırmaz. diye bir kural yoktur. Her canlı gibi onun da te miz havaya, güneşe ihtiyacı vardır. Ayrıca çocu ğun sinirlerini yatıştırır ve sakinleştirir.
Ancak çok kere temiz olmayan hava, sis, aşırı duman ve toz, şehir içindeki vasıtaların eksoz ga zı, fabrika ve meskenlerin ısıtılması sonucu meydana gelen hava kirlenmesinin çok olduğu kış aylarında, dikkatli davranılması gerekir.

17 Şubat 2011 Perşembe

Yenidoğan Bebeğin Temizlenmesi ( Banyosu )

Yenidoğan Bebeğin Temizlenmesi ( Banyosu )
Bebek dünyaya geldiği anda yapılacak ilk iş, göbeğinin bağlanması, solunum yollarının temizlenmesidir. ( Amniyos suyunun solunum yollarından dışarı çekilmesi )
Çocuk 37 derece suyla iyice yıkanır. Bundan sonraki yıkama göbek düştükten sonra olması gerekmektedir. Fakat zaruri hallerde bazı yerleri yıkanabilir. Kesinlikle göbek düşmeden göbeğe su değdirmeyiniz. Göbek düşmeden yıkanan bebekte iltihap olur.
Yeni doğan bebek sık sık kaka yapar ve işer. Altı kirlenir ve pislenir. Derisi çok naziktir, tahrişten çabuk etkilenir. Mikroplanır ve yaralar oluşabilir. Yeni doğan bebeğin temizliğini sıcak su ve pamukla yapınız kesinlikle Islak mendil kullanmayınız. Islak mendil pişiğe yol açar.
Bundan sonra pişik kremi ve yağ kullanabilirsiniz. Zeytinyağı pişiğe çok iyi geldiğinden kullanabilirsiniz. Henüz banyo yapmayan çocuk en az günde bir kez temizlenmeli, kakasının rengi ve kokusu tetkik edilmelidir.

16 Şubat 2011 Çarşamba

normal doğum nasıl olur

Normal doğum, doğuma yaklaşan hamileler için bir çok soru işareti içerir. İşte size normal doğum hakkındaki tüm sorularınıza cevap verecek bilgileri veriyoruz ediyetisyen.net olarak.
Normal doğum ne kadar sürer. Yalancı doğum sancısı nedir. Normal doğumda epidural anestezi yapılabilir mi. Hangi durumlarda normal doğum tercih edilmez. Normal doğum sonrasında anne neler yaşar. Doğumun başladığı nasıl anlaşılır.
Normal doğumun sezaryene göre avantajları var mı. Normal doğumun riskleri var mı. Normal doğum sırasında sorun yaşanırsa ne yapılır. Normal doğum ile ilgili merak ettiğiniz tüm konuları Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Kağan Kocatepe anlatıyor.
Normal doğum ne kadar sürer : Normal doğum başlangıcı tıbbi olarak rahim ağzının 4 cm açık olduğu ve doğum sancılarının düzenli olarak girdiği dönemdir. Bundan öncesi doğum süresine dahil değildir.
Doğumun aktif olarak başlamasından sonra, ilk doğumunu yapacak olanlarda, saatte 1 cm’lik açılma olur ve yaklaşık 6-8 saat sonunda tam açılma gerçekleşir. Bundan sonra ıkınma aşamasına gelinir. Bu aşamanın süresi anne adayının gücüne bağlıdır. Yarım saat ile bir saat arasında doğumu yapabilir. İkinci doğumunu gerçekleştiren annelerde bu süre iki saat daha azalır, üçüncü doğumda artı yarım ve bir saat daha azalır. Dördüncü doğumda ise artık doğumhaneye girdikten yaklaşık 4-5 saat sonra doğum gerçekleşir.
Yalancı doğum sancısı nedir: Bu sancılar özellikle ilk anneliğini yaşayacak olanların en sık düştüğü tuzaktır. Hastaneye giderler ve eve geri gelirler. Yalancı doğum sancısı henüz doğum sancısı olmayan dönemde görülen sancıdır ve düzensizdir. 34’üncü haftada bile başlayabilir. Sancı girer kısa sürer ve çıkar. Daha sonra tekrarlayabilir. Bu durumda sancının ne kadar zamanda bir geldiğine istirahatle geçip geçmediğine bakmak gerekir. İstirahatle geçiyorsa bu doğum sancısı değildir. Yine eğer düzensiz sancılar şeklindeyse gerçek doğum sanıcısı olamaz.
Yalancı doğum sancısı doktora gitmeyi gerektiren bir durum değildir. İstirahat ederek sancıların düzenli hale geleceği zamanı bekleyerek ve her şeyden önemlisi sol yana yatıp bebeğin hareketlerine dikkat ederek doğum zamanı beklenmeli. Yalancı doğum sancısı çoğu zaman kendi kendine geçer. Doğuma hazırlayıcı kasılmalarda 32’nci haftadan itibaren görülebilen tamamen masum rahim kasının esas doğum kasılmalarına antrenman olarak yaptığı kasılmalardır.
Normal doğumda epidural anestezi yapılabilir mi: Epidural anestezi omuriliği dıştan saran zarın etrafına yapılan bir anestezi ile belden aşağısının uyuşturulmasıdır. Anestezi maddesi yavaş yavaş yayılarak rahim kasının sancı duyma özelliğini azaltır. Kasılmalar olur fakat sancılar olmaz. Epidural anestezi normal doğumda aktif dönem başladıktan sonra yani 4 cm’lik açıklık ve düzenli sancılar başladıktan sonra uygulanabilir. Eğer iyi uygulanmışsa doğumun seyrini hiçbir şekilde değiştirmez. Hatta rahmin daha iyi açılmasını sağlar. Esas önemli an ıkınma evresi başladıktan sonradır.
Anestezi uzmanının yapacağı en ufak bir yanlışla doğum vakumla gerçekleşmek zorunda kalabilir. Ya da hiç yanlış olmasa doz iyi bir şekilde verilmiş olsa bile epiduralden sonra bebeği vakumla çekme olasılığı hiç anestezi uygulanmayan normal doğumda yüzde 1 civarındayken, epiduralde yüzde 4-5’e çıkar. Vakumun bebeğe hiçbir zararı yoktur. Sadece müdahaleli doğuma girer.
Hangi durumlarda normal doğum tercih edilmez: Doğum biçimine karar vermek için 34-36’ncı haftalar arasını bekliyoruz. Çünkü bu dönemde bebeğin aşağı yukarı kaç kilo doğacağı belli oluyor. Pelvis dediğimiz çatı muayenesini yapıyoruz. Buna göre normal doğum kararı veriyoruz. Ancak son ana kadar normal doğum sezaryene dönüşmek zorunda kalabilir. Bebek sıkışabilir. Kalp atışları azalabilir. Bebeğin vücudu çıkana kadar sezaryenden kurtuldun demek mümkün değil.
Kesinlikle normal doğum yapılamayacak durumları şöyle sıralayabiliriz. Bebeğin yatay durması plesantanın doğum kanalını tıkaması veya bebeğin aşırı iri olması. Öteki durumlarda ise biraz risk alarak normal doğum gerçekleşebilir ama sezaryen daha uygundur. Örnek olarak ilk doğum olup bebeğin ters durması durumunda normal doğum mümkündür. Ama sezaryen daha uygundur. Çoğul gebeliklerde bebeklerin pozisyonları uygunsa da sezaryen gerekebilir.
Doğum uzamışsa bu bir şeylerin ters gittiği anlamına gelir. Normal doğum sezaryene dönüşebilir. Kesinlikle normal doğum yapamazsın yada yapabilirsin denilen durumlar çok azdır. Doğum şekline doktor değerlendirmesi sonucunda karar verilir.
Normal doğum sonrasında anne neler yaşar Aslında doğumdan altı saat sonra anne bebeğiyle birlikte taburcu olabilir. Ama biz daha güvenli olsun diye 12-24 saat anneyi hastanede tutuyoruz. Anne doğumdan sonra dikiş atılan bölgede zaman zaman sancı yaşayabilir. Ama buna ağrı kesiciler etki eder. Doğumdan sonra yemeğini hemen yiyebilir. Ayağa kalkabilir ve idrarını yapabilir. Sezaryene göre normal hayata dönüş çok daha kısa sürer.
Doğumun başladığı nasıl anlaşılır: Doğum sinsi bir olay değildir. Anne adayı çoğu zaman hisseder. En tipik şekli belden başlayan ve karına doğru giden kasılma ve gevşemeler oluşmasıdır. 10 dakikada üç sancı gelmeye başlamışsa ve her biri 40-50 saniye sürüyorsa bu sancılar anne adayını rahatsız ediyorsa hastaneye gitme zamanı gelmiş demektir.
Normal doğumun sezaryene göre avantajları var mı: Hem anne için hem bebek için uygun koşullar yerine gelmişse risk faktörü saptanmamışsa normal doğum daha avantajlıdır. Ancak en ufak bir risk dahi saptanmışsa normal doğum yapılmamalı. Bazı ülkelerde özellikle az gelişmiş ülkelerde normal doğum oranları daha fazla. Çünkü daha fazla risk alınabiliyor.
Normal doğumun riskleri var mı: Normal doğum sırasında soru yaşanırsa ne yapılır. Normal doğumun her aşamasında sezaryene geçilebilir. Bebekle ilgili durumlar bebeğin sıkışması, kalp atışlarının azalması annenin bebek rahimdeyken kakasını yapmış olması normal doğumun yarıda kesilmesine neden olabilir.
Anneyle ilgili durumlar ise annenin doğumunun ilerlememesi, yani rahim ağzının açılmasının devam etmemesi halinde annenin sancı çekiyor olması bazen rahim ağzında açılma olmazken sancınında olmaması ve suni sancı verilmesine rağmen doğumun ilerlemiyor olması.
Ayrıca beklenmedik bir şekilde kanama meydana gelirse buda anneyle ilgili bir sezaryen nedenidir. Normal doğum ilk evresindeyken yani 9-10 cm’lik açılmaya kadar olan dönemde tek çare sezaryenken ikinci evre olan ıkınma evresine gelindiğinde ise vakum veya forseps denilen aletlerle bebeğin başından çekilmesi gerekir. Anne adayının ıkınma ile yapması gerekeni dışarıdan müdahale ile yapmış oluruz.

15 Şubat 2011 Salı

hangi doğum daha sağlıklı

Son yıllarda normal doğum yapan kadın neredeyse kalmadı. Sezaryen annelerin çoğu tarafından pratik ve acısız bir seçenek olarak görülüyor. Oysa sezaryenin de kendine göre riskleri bulunuyor ve keyfe göre uygulanmaması gereken bir doğum şekli.
Uzmanlar uyarıyor sezaryen bir ameliyattır diyor. Bu ameliyatta kan kaybı, enfeksiyon riski, damarlarda kan pıhtısı veya amnios sıvısının oluşturacağı tıkanıklıklar gibi ölümcül olabilen komlikasyonlar daha sık görülür.
Yinede genelde anne adayları doğum sancıları çekmemek ve doğumdan daha hızlı kurtulmak için sezaryeni tercih ediyorlar. Peki hangi durumlarda gerçekten uygulanması gerekiyor.
Hangi durumlarda normal doğum tercih edilemez: Sezaryenin sadece riskli durumlarda tercih edilmesi gerektiğini belirten uzmanlar normal doğumun yapılamayacağı durumları şöyle sıralıyorlar. İlk bebeğin ters geliyor olması, bebeğin anne karnında yan duruşu, plasentanın önde oluşu, plasentanın erken ayrılması, kordonun bebeğin başının önünde olması, bebeğin suyunun ileri derecede azalması, üçüz gebelik, ikiz gebelikte ilk bebeğin poposunun önde olması, annenin kemik yapısının dar olması, annenin bel fıtığı, kalp hastalığı, yüksek tansiyon gibi ıkınmasının mahsurlu olduğu durumlar, annede genital bölgede herpes uçuk ve HPV gibi virütik enfeksiyon durumunun bulunması gibi durumlarda sezaryen tercih edilir.
Sezaryenin tehlikeleri nedir: Uzmanlar sezaryenle doğan bebeklerde ilk günlerde soluk alıp vermede sorun yaşanabileceğini belirtiyor. Bebek anne karnında bir sıvının içinde. Bu sıvı bebeğin hava yollarına giriyor. Normal doğum sırasında vajinadan geçerken bebek sıvıyı atıyor.
Oysa sezaryende bebeğin bu şansı yok. Bu nedenle doğum sonrası bebekte sık soluk alıp verme ve bazen geçici de olsa yoğun bakım takibi bile gerekebiliyor. Anne sezaryen sonrası ağrı nedeniyle bebeğini yeterince besleyemeyebiliyor. Bebek yeni doğan döneminde yeterince beslenemeyince bağırsak hareketleri yeterli olmayabiliyor ve tüm yeni doğan bebeklerde görülen sarılık daha belirgin boyutlara ulaşabiliyor.
Normal doğumdan korkmayın: Normal doğum için annenin istekli ve kararlı olması gerekiyor. Birçok anne adayı bu konuda toplumda oluşan ön yargıların olumsuz etkilerinin tesirinde kalıyor. Hamile kadınlar çevresi tarafından maalesef korkutuluyor. Doğum hikayeleri bazen abartılıyor.
Anne adayları tanımadıkları kişiler tarafından bile Allah kurtarsın diyerek korkuya sürükleniyor. Anneleri ürküten ağrıya bugün tıp çözüm bulmuş durumda. Epidural analgezi ağrısız doğum ile anneler çok daha rahat normal doğum süreci yaşıyorlar. Batı ülkelerinde normal doğumun daha yaygın olmasının nedeni epidural analgezinin daha sık kullanılması.
Epidural anestezi nedir: Epidural anestezinin sinirlerin omurilikten çıktığı yere lokal anestezi ile ağrısız bir şekilde uygulanıyor. Epidural anestezi ile normal doğumun artık ağrısız bir şekilde gerçekleştirebildiğini belirten uzmanlar uygulamayı şöyle anlatıyorlar. Epidural analgezide doğumun başında bel bölgesine kateter yerleştiriliyor.
Ağrı kesici ilaç verilmesi için rahim ağzı 4 cm açılıncaya kadar bekleniyor. Epidural analgezi uygulanmış olan hastalar doğum anında ıkınma hissi duymayabilirler. Fakat doğuma yardımcı olan kişiler ağrıları elle veya monitörden gözleyerek ıkınma zamanını anneye söyleyebiliyorlar.
Normal doğumun avantajları: Bebeğe anestezi uygulanmamış oluyor. Doğum esnasında bebek ciğerlerindeki sıvıyı atıyor. Anne bebeğini hemen emzirmeye başlıyor. Doğumdan sonra yaklaşık 24 saat içinde taburcu olunabiliyor. Anne normal hayata daha çabuk geri dönebiliyor. Normal doğum yapan kadınlar daha kolay kilo veriyor.

14 Şubat 2011 Pazartesi

hangi günlerde hamile kalınabilir

Planlı hamilelik özellikle kariyer yapma çabasındaki çalışan çiftler için büyük önem taşıyor. Günümüz koşulları hemen hemen her alanda olduğu gibi bebek sahibi olma konusunda da plan yapmayı gerektiriyor. Ama kararı verince bebek de hemen gelmiyor.
Aylarca çaba sarf edildiği halde ve klinik olarak hiçbir sorun bulunmamasına rağmen bazen istenilen hamilelik bir türlü gerçekleşmiyor. Çünkü ya yumurtlama zamanı tutturulamıyor yada farkında olmadan hamileliği engelleyen hatalar yapılıyor. Oysa maddi ve manevi açıdan hazır olunan bir dönemde bebek sahibi olmak istendiğinde insanların beklemeye pek de fazla tahammülü olmuyor.
Peki doğru olduğu düşünülen zamanda vakit kaybetmeden hamileliğin gerçekleşmesi için neler yapılmalı ve nelere dikkat edilmeli. Uzmanlara göre hiçbir doğurganlık problemine sahip olmayan ve korunmayan bir çiftin ortalama hamile kalma şansı her adet döneminde yüzde 25 civarında. Çiftin yaşı regl döneminin zamanı ve ilişkilerin sıklığı ise başarıyı etkileyen en önemli faktörler. Hamileliği sağlayan ve destekleyen koşullara dikkat ederek arzu ettiğiniz bebeğe bir an önce kavuşabilmek için uzmanımızın önerilerini dikkatlice uygulayın.
İdeal yaşta mısınız: Tıbbi araştırmalar çocuk sahibi olabilecek çağdaki yetişkinlerin yüzde 10–15′inin kısırlık problemi ile karşılaştığını ortaya koyuyor. Aktif bir cinsel yaşamı olan çiftlerin yüzde 57’si üçüncü ayda, yüzde 72’si altıncı ayda, yüzde 85′i de birinci yılın sonunda hamile kalıyor. Hamilelik için gereken süre, çiftlerin yaşları yükseldikçe artıyor.
Yaşla beraber kadının üretkenliğinin azaldığını belirten uzmanlar yaşın çocuk sahibi olunmasında bu kadar önemli olmasını başlıca iki nedene bağlıyorlar. Birincisi yaşlanma sonucunda yumurtaların kaliteleri bozuluyor. İkincisi, ilerleyen yaşla birlikte erken gebelik kaybı olasılığı artıyor. Bir kadın üreme çağı boyunca ortalama 400–500 kez yumurtluyor. Yaş ilerledikçe kaliteli yumurta sayısı da azalıyor.
Yumurtlama döneminizi tespit edin: Kadınların en fazla doğurgan oldukları döneme ait şöyle küçük formüller söz konusu adetin başladığı gün 1. gün olarak kabul ediliyor ve 28 günde bir adet gören kadında yumurtlama 13.- 15. gün arasında gerçekleşiyor. İşte bu dönem en fazla doğurgan olunan zaman. Ancak kadınların tümü bu dönemde yumurtlamıyor.
Bazıları biraz daha önce veya sonra yumurtlayabiliyor. Bazıları da hiç yumurtlamıyor. Unutulmaması gereken nokta şu! Yumurtlama problemleri olmasına rağmen kadınlar adet görebiliyor ve yumurtlama gücü aydan aya değişebiliyor. Yumurtlamanın olup olmadığı ultrason yada kan testleriyle belirlenebiliyor.
Erkek spermi cinsel ilişkiden sonra yaklaşık 48-72 saat kadın vücudunda canlı olarak kalabiliyor. İşte kadının en doğurgan olduğu bu zamanda ve sperminde orada olması gerekiyor. Birde yeterli sperm bulunabilmesi için her gün yerine gün aşırı cinsel ilişkiye girilmesi. Çünkü fazla sayıda cinsel ilişkide bulunmak erkeğin menisindeki sperm sayısını azaltıyor.
Yumurtlamanın gerçekleştiği nasıl anlaşılır: Göğüslerde hassasiyet karın bölgesi ve kasıklarda ağrı, rahatsızlık hissi, vajinal akıntıların ve vajinada ıslaklığın artması gibi şikayetler yumurtlamanın gerçekleştiğinin belirgin işaretleridir. Ayrıca eczanelerde satılan ovülasyon belirleme testleri ile de yumurtlamanın gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenebilir.
Test yaptırabilirsiniz: Jinekologların yumurtlama zamanını izlemek için kullandıkları en önemli yöntem LH düzeyinin tespiti. LH düzeyindeki ani yükseliş, yumurtlamanın 1-1.5 gün içinde başlayacağını ve dolayısıyla kadının adet dönemi içindeki en verimli 2-3 gününün başladığını işaret eder. İşte bebek sahibi olmaya karar veren çiftler için cinsel ilişkiye girilmesi en öncelikli günler, bu günlerdir. İdrardaki LH düzeyindeki ani yükselişi artık eczanelerde satılan testler sayesinde evinizde de zamanında ve kolayca tespit edebilirsiniz.
Siz yinede tedbirli olun: İlişki sırasında kayganlaştırıcı olarak tükürük veya diğer krem vs. gibi maddelerin kullanılması spermleri öldürerek hamileliği önleyebilir. Ayrıca yer çekiminin etkisiyle ayakta veya oturur pozisyonda kurulan ilişkide ya da ilişkiden hemen sonra ayağa kalkıldığında spermlerin rahim ağzındaki açıklıktan geçmeleri zorlaşır. İlişki sonrası kadının bir süre sırt üstü yatması hamilelik ihtimalini artırabilir. Her şeye rağmen tamamen sağlıklı bir çiftin hamilelik elde etme şansı her ay yüzde 25′tir. Hamilelik ve öncesindeki dönemde çiftlerin yüksek ısıya maruz kalmaktan kaçınmaları gerekir.
Saunadan ve çok sıcak suyla banyo yapmaktan kaçınılmalıdır. Ayrıca hamilelik ve hamilelik öncesi dönemde çalışma ortamında böcek öldürücü, kurşun, etilen oksit gibi kimyasal maddelere ve radyasyona maruz kalmaktan kaçınılmalıdır. Bu dönemde çamaşır suyu vs. gibi temizlik maddeleri kullanırken eldiven kullanmaya ve bu maddeleri solumamaya özen gösterilmelidir.
Günümüzde bilgisayar kullanımının yaygınlaşmasıyla video, display terminallerinden bilgisayar ve televizyon ekranı yayılan elektromanyetik alanın da hamilelere zararlı, olabileceği düşünülmektedir. Bu tip enerjiye maruz kalan kadınlarda düşük oranının arttığı gösterilmiştir. Bu zararlı etkiden korunmak için bilgisayar ekranından 80 cm. uzakta oturulması önerilir. Özellikle monitörlerin arka bölgelerinden uzakta oturmak gerekir.
Doğum kontrol hapı kullandıysanız: Doğum kontrol hapları en güvenilir doğum kontrol yöntemlerinden biri. Ancak doğum kontrol hapını uzun süre kullanan ve bırakan kadınlarda bir süre daha yumurtlama problemi görülebiliyor. Bu sebeple hamile kalmak için geçen süre diğer doğum kontrol yöntemlerine göre uzun olabiliyor.
Bu uzamaya karşın, doğum kontrol hapı kullanımıyla kısırlığın arttığı konusunda herhangi bir kanıt yok. Doğum kontrol hapıyla korunan kadınlar hapları kullanmaya devam ederkende örnek olarak kullanmaya yeni başladıklarında veya kestikten hemen sonra hamile kalabilirler. Bu durumda bebeğin sağlığı olumsuz etkilenmez.
Şansınızı artırın: Sağlıklı beslenmek yumurta ve sperm kalitesini dolayısıyla döllenmeyi etkiler. Hamilelik öncesi dönemde sağlıklı beslenme alışkanlıklarının edinilmesi ve bunların hamilelik süresince devam ettirilmesi çok önemli. Düzenli beslenme alışkanlığı anne adayına ailesine ve gelişecek bebeğin sağlığına katkıda bulunur.
Boyunuza ve vücut yapınıza uygun kiloda olmak, sağlıklı bir hamilelik için ayrıca önemli. Hamile kalmadan önceki dönemde yağdan fakir, liften zengin diyet uygulanarak ve egzersiz yaparak kilo verilmesi uygun olur. Ancak hızlı kilo verebileceğiniz diyetler hamile kalma şansını düşürüp hamilelik öncesi besin depolarınızı azaltır.
Sağlıklı hamilelik için en önemli vitamin folik asittir. Döllenmeden hemen sonra omurilik ve sinir sisteminin gelişmesinde önemli rol oynar. Hamilelikten önceki 3 aylık dönemden itibaren, günde 400 mg. folik asit takviyesi sinir sistemiyle ilgili bozuklukların oluşmasını engeller. Folik asit narenciyede, yeşil yapraklı sebzelerde, fındık, badem ve baklagillerde bulunur.
Günde 300 mg.’dan 3 bardak filtre kahve fazla kafein alınması üreme sağlığını olumsuz etkiler. Kafein kahvenin dışında çay, kakao, kolalı içecekler gibi birçok gıdada bulunur. Bazı çalışmalar fazla kafein alımının düşüklere yol açtığını göstermiştir. Hamilelik ve öncesi dönemde kafein alımı mümkün olduğu kadar azaltılmalı ve kafeinsiz içecekler tercih edilmelidir. Hamilelik öncesi ve hamilelik döneminde hiç alkol alınmaması en doğru yaklaşımdır. Alkol erkeklerde sperm sayısını ve kalitesini azaltır.
Hamilelik ve öncesi dönemde sigara içilmemesi ve sigara içilen ortamlardan uzak durulması gerekir. Sigara yumurta ve sperm kalitesini bozar, yumurtanın döllenmesini ve döllenen yumurtanın rahme tutunmasını zorlaştırarak hamileliği önler. Sigara içen kadınlarda dış gebeliğin daha sık görüldüğünü gösteren çalışmalar vardır. Bu dönemde sigara bırakmayı kolaylaştıran nikotin sakız ve bantlarının kullanımı önerilmez.
Suni tatlandırıcılar ve bunları içeren gıda maddelerinin kullanımından da hamilelikte ve öncesindeki hazırlık döneminde kaçınılması gerekir. Hamilelik öncesi ve hamilelik döneminde çiftlerin stresten mümkün olduğu kadar uzak kalması ve yeterince dinlenmesi gerekir. Egzersiz fazla ağır olmamak şartıyla önerilir. Ağır egzersiz kadın ve erkekte üreme sağlığını olumsuz etkiler.

13 Şubat 2011 Pazar

kolay hamile kalma kürü

Kolay hamile kalmak nasıl bir şey sizce. O zaman bu konuda size biraz yardımcı olabiliriz. Öncelikle kaynamakta olan yarım litre suya 10 adet incir kurusu atınız.
Daha sonra bu kuru incir ve su karışımını 20 dakika kadar kaynatın. 20 dakika kaynattıktan sonra karışımın ılımasını bekleyin. Ilımanın hemen ardından karışımın suyunu süzün ve karışımı 3 yada 4’e bölerek yemek öğünlerinden hemen önce aç karnına için.
Bu işlemi 21 gün boyunca yapın ve ardından 7 gün ara verdikten sonra bir 21 gün daha uygulayın. Her uygulamada karışımı günlük ve taze bir şekilde hazırlamayı ihmal etmeyin.
Bu şekilde yaptığınız uygulamalardan sonra hamile kalma şansınız biraz daha artacaktır.

12 Şubat 2011 Cumartesi

norovirus, norovirus gastroenteriti

Küçük çocuklar ve yaşlılar için tehlikeli olan norovirusün mide bulantısı, kusma ve ishale neden olduğu, ateşi çok artırmadığı bilinmekte. En son almanya’da görülen norovirus salgınında virusun 16 bin 800 kişiye bulaştığı, 3 kişinin ise virus nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtildi.
Hamburg kentinde mart ayının ilk haftalarında yaklaşık 470 kişinin ülkenin güneyindeki bavyera eyaletinde 500, kuzeybatıdaki kuzey ren Vestfalya eyaletinde de 3 bin 400 kişinin virusle enfekte olduğu bildirildi. almanya robert koch enstitüsü’nün başkanı reinhard kurth, focus dergisine yaptığı açıklamada kış boyunca yaklaşık 1 milyon kişinin virüsü kapmış olabileceğini bildirmiştir. Kalabalık mekanlarda virüsün çok kolay bulaştığına dikkat çeken uzmanlar virusten korunmak için hijyene önem verilmesi gerektiğini bildiriyor.
Norovirusler nelerdir: Noroviruslar daha önceleri norwalklike viruslar olarak bilinen ve caliciviruslar olarak adlandırılan bir virus grubunun üyeleridir. Bu virusle enfeksiyon dünya çapında viral gastroenterit hastalıkların major sebebidir. Norovirusla infeksiyon mide ve bağırsakları etkileyerek gastroenterit ya da mide gribi olarak adlandırılan hastalığa yol açar. Ayrıca norovirusların gastrointestinal hastalıklara sebep olabilecek bakteri ve parazitlerle de ilişkisi yoktur.
Caliciviridae ailesinde insanlarda gastroenterite neden olan iki genus norwalklike viruslar NLV ve sapporolike viruslar bulunur. Norwalk like virus insanlarda gastroenterit sebebi olarak tanınan ilk virustur. Daha sonraları caliciviridae ailesinin diğer üyeleri tanınmış ve bu ailenin üyeleri NLV ve Small Round-Structured Viruses veya salgının olduğu yere göre verilen isimlerle tanımlanmıştır. Yakın zamanlarda NLV grubu, Norovirus ve SLV grubu ise Sapovirus olarak isimlendirilmiştir.
Norovirus, yaklaşık 27 nm büyüklüğünde bir RNA virusudur. Kapsidi ikosahedral yapıdadır. Virusun yüzeyinde 32 adet kupa şeklinde çöküntüler bulunur. Norovirus genomu pozitif polariteli tek sarmallı RNA’dır ve 7,6 kb uzunluğundadır. Ayrıca 3 adet ORF’ları vardır. ORF1 ve RNA bağımlı RNA polimeraz ve helikaz gibi yapısal olmayan proteinleri kodlar. ORF2; major kapsid proteini VP1 ve ORF3 ise minor kapsid proteinini kodlar.
Norovirus ve sapoviruslar çok fazla genetik varyasyonlar gösterirler. Genetik farklılıklara en çok viral RNA rekombinasyonları neden olur. Ayrıca virusun RNA bağımlı RNA polimeraz enziminin RNA sentezi sırasında hata yapmaya eğilimli olması da bu farklılıkların meydana gelmesinde rol oynar ve böylece yeni suşlar ortaya çıkar.

11 Şubat 2011 Cuma

bebekler ne zaman emekler

Bebeği olan anneler ilk defa bu heyecanı yaşıyorsa bebekler ne zaman emekler diye sorabilir.
Bebebklerin emekleme zamanları ortalama bir tarih aralığında verilebilir ama tabi ki bu durum her bebek için şart değildir.
Bebeğinizin emeklemesini etkileyen birçok faktör vardır sonuçta. Kimi bebekler 6. ayda emeklemeye başlarken kimi bebekler 7.8.9.10. ayda emeklemeye başlayabilir.
Ortalama bir tarih vermek gerekiyorsa bebekler 10. aydan itibaren emeklemeye başlar. Bebeğinizde bu durumu gözlemleyebilirsiniz.
Bebekler emeklemeye başladıkları andan itibaren daha fazla bakım ister. Çünkü artık gözünüzün önünden uzaklaşabilecek yetenekleri vardır.
Bebek 10. aydan itibaren emeklemeye başlar. Kısaca bebekler alıcı dili anlar ancak verici dili anlamaz. Verici dil konuşmaktır. Bebekler konuşamaz ancak konuşulanı iyi anlar.
- Çimdikleyebilir
- Kendi kendine bisküvi yiyebilir, kaşığı ağzına götürebilir
- Buraya gel gibi bazı sözcükleri anlamaya başlar
- Her şeye dokunarak keşfetmeye çalışır
- Elindeki nesneyi istendiğinde verir
- Tanıdığı biri sorulduğunda onu aramak için başını çevirir
- Heceler, dikkati çekmek için bağırır
- Duyduğu sözcüklere benzer sesler çıkarır
- Oyuncağı yere fırlatır
- El sallar, baş-baş, gel-gel yapar
- İsmini tanır
- Hayır sözcüğünü anlar
- Yabancıları ayırt eder
- Oyun oynamayı sever
- Mimik yapmaya başlar

10 Şubat 2011 Perşembe

bebek uyutma yöntemleri

Tam kafanızı yastığa koymuş uykuya daldınız. Bebeğiniz tekrar uyandı ve bağırarak ağlamaya başladı. İşte burada onu nasıl uyutabileceğinize dair bazı fikirlere yer verdik sizin için.
Bebeğinizi sallayın. Çoğu bebek sallanmaktan hoşlanır. Onu emzirin. Bebekle emzirme sırasında uykuya dalmayı severler. Aslında bazen beslenmesini bitirmeden onu uyanık tutmak oldukça zordur. Fakat bunu alışkanlık haline getirmesine izin verirseniz bebeğiniz artık emzirmeden uyumayacaktır.
Bebeğinizi beşik veya salıncak ile sallayın. Çünkü bu sallanma mızmız bebeği sakinleştirebilir. Uykuya dalmasına olanak sağlar. Onu kundaklayın. Yeni doğan bebekler sarılıp örtüldüğünde kendini rahat ve güvende hisseder. Bebeğinizle dans edin. İyi bir ninni veya hafif bir müzik, karanlık bir odada bebeğinizle yavaşça dans etmek, onun uykuya dalmasına neden olur.
Bebeğinize banyo yaptırın. Yatmadan 1 saat önce yaptıracağınız ılık bir banyo bebeğinizin dinlenmesine ve uyumasına yardımcı olacaktır. Bebeğinizle bir araba gezintisine veya yürüyüşe çıkın. Çoğu bebek yatağında yada beşikteyken uykuya direnir. Hareket halindeki bir araç içinde veya bebek arabasında giderken daha mutlu olurlar.
Kitap okuyun ve onunla konuşun yada şarkı söyleyin. Kelimeleri anlayabilmek için henüz çok küçük olsa bile sesinizin yumuşak ritimleri onun uyumasına yardımcı olabilir. Bir fan veya hafif gürültü veren bir cihaz çalıştırın. Fanın sürekli uğultusu, bebeğin diğer seslere dikkatini azaltır. Çamaşır yıkayın. Çamaşır makinesinin titreşimleri ve hafif gürültüsü bebeğinizin uyumasına yardımcı olur.
Bazı çaresiz ebeveynlerin kurutma makinesi üzerine bebek koltuğu koyduğu bile görülmüştür. Bir rutin geliştirin. Yemek zamanı, banyo zamanı, kucak zamanı ve hikaye zamanı doğal olarak yatma zamanına yol gösterecek bir alışkanlık sağlayacaktır.

9 Şubat 2011 Çarşamba

bebeklerde ideal kilo

Bebeklerdeki büyüme boyları ve kiloların hızlıca ilerlemesi normalin altında olduğunda bunu çeşitli yöntemlerle normal seviyeye ulaştırmak mümkün olabiliyor. Özellikle annne sütütüyle beslenen bebeklerde boy ve kilo gelişmesi daha hızlı bir şekilde oluşur.
Bunun yanı sıra gereğinden fazla şekilde bebeklerini emziren annelerin çocuklarında obezite riski oluşabilmektedir. Anne sütüyle beslenme dönemi normal zamanda bitirilmeli ve sonunda ek besinler tercih edildiği zaman anne sütüne en yakın besin grupları tercih edilmelidir.
Özellikle erken doğumla meydana ğelen prematüre bebeklerdeki sorunlara karşı beslenme planı dahada ön plana çıkarak hayati öneme sahip oluyor. Pramatüre bebeği en iyi şekilde besleyerek gelişmesini sağlamak için mutlaka doktorlar kontrolünde besin seçimi yapılmalıdır.
Bebek bakımıyla ilgili ihmal edilen konular ileriki yaşlarda istenmeyen şekilde sağlığını etkileyebilir. Anneler bebek bakımıyla ilgili olarak ne kadar eğitimli ise bebeğin gelişim çağında olumsuzluktan etkilenme riski o oranda azalacaktır.

8 Şubat 2011 Salı

Anne sütü nasıl artar?

Bebeklerin alması gereken tüm besinleri içeren, onları bulaşıcı hastalıklara karşı koruyan ve bağışıklık sisteminin güçlü olmasını sağlayan anne sütünün artırılması için bir dizi önerilerde bulunuluyor.
İlk 4-6 ayda anne sütü, bebek için gerekli tüm besinleri içeriyor. Bu süre içinde anne sütüyle beraberinde başka bir gıda verilmesinin gereksiz olduğu belirtiliyor.
Emzirme anne ile bebek arasındaki ilişki kalitesinin en yüksek seviyede olmasını sağlıyor, aynı zamanda psiko-sosyal ortamı yaratıyor. Anne sütü ile beslenen çocuklarda bulaşıcı hastalıklar daha seyrek görülüyor. Ayrıca araştırmalar, emzirmenin annede meme ve yumurtalık kanseri gelişme olasılığını azalttığını gösteriyor.
Bebeklerin sağlıklı gelişmesi, büyümesi ve hastalıklardan en iyi şekilde korunması için anne sütü vermelisi öneriliyor. Uzmanların, anne sütünün yeterince gelmesi için önerileri şöyle:
Kendinizi psikolojik olarak emzirmeye hazırlamak, ayrıca emzirme eğitimi ile birlikte meme başının süt vermeye hazır hale getirilmesi için gerekli egzersizleri öğrenmek ve uygulamak için doğumdan önce mutlaka bir çocuk hekimine gitmelisiniz.
Sütünüzün gelmesini beklemeden ve kesinlikle şekerli su vermeden, bebeğinizi doğar doğmaz ilk yarım saat içinde mutlaka emzirmelisiniz.
Doğduğu andan itibaren istedikçe emzirilmelidir. Yenidoğan bebekler genellikle 8-10 öğün emmek isterler. Öğün sayısı daha sonra giderek azalır. Sık emzirme bol süt gelmesini sağladığı gibi, göğüslerin şişmesini ve acımasını da önler.
Emzirmeden önce veya sonra ticari mama, inek sütü ya da başka gıdaların verilmesi, bebeğin aldığı süt miktarını azaltır. Bu durum da daha az süt gelmesine neden olur. Bu tür ek gıdalara, bebek 4-6 aylık olmadan başlamamak gereklidir.
Başkaca sıvılar vermek için biberon kullanılmamalıdır, bebeğin meme emmesini tümüyle kesebilir. Biberonun gerektirdiği emme şekli meme emilmesinden daha farklı ve kolay olduğu için biberonu tercih etmelerine neden olabilir.
Anne bebeğini emzirdiği dönemde kendi beslenmesine de özel bir önem göstermelidir. Emziren anne, günde en az iki litre sıvı, en az iki bardak süt içmeli veya yoğurt ve peynir gibi süt ürünlerini yemelidir.
Protein gereksinimini karşılamak için kuru fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagiller, et, tavuk, balık gibi yiyeceklerden her öğünde yemelidir.
Bol bol sebze ve meyve ihmal edilmemelidir.
Ayrıca sütünün az geldiği düşüncesinde olan annelerin şekerli gıdalardan (pekmez, bal, reçel gibi) daha fazla tüketmesi tıbben tam kanıtlanmış olmamakla birlikte faydalı olacaktır.
Emziren annenin ruhsal yönden desteklenmesi, huzurlu bir ortam sağlanması ve mutlu edilmesi de son derecede önemlidir.
Her emzirmede, bir önceki beslenmede en son verilmiş memeden başlanmalıdır.
Bebeğin emme gücüne bağlı olmakla birlikte her emzirme yaklaşık 20-30 dakika sürmelidir.

7 Şubat 2011 Pazartesi

Kusma (Yeni Doğan Bebeklerde)

Yeni doğan bir bebek için, hatta daha büyük bebekler için bile beslenme sonrasında bir miktar besini dışarı çıkarmak az rastlanan şey değildir.
“Çıkarma” (yenen gıdaların çıkarılması), bebeğin ağzından küçük miktarda sütün dışarı çıkmasıdır, çıkarma, kusma ile karıştırılmamalıdır. Kusma esnasında bebeğin midesindeki her şey güçlü bir şekilde ağızdan dışarı çıkarılmaktadır.
Kimi yeni doğmuş bebekler her beslenme sonrası yedikleri gıdanın bir miktarını çıkarırlar, kimi bebekler yalnızca çok nadir aralarla çıkarırlar. Çıkarma çoğu anne babalar için çok sorunlu bir olaydır (çünkü çoğu anne baba, omuzlarında bir bez olmadan bebeklerini kucaklarına almamaları gerektiğini öğrenmişlerdir; oysa, bu nadiren bir probleme yol açar. Genelikle çocuk 7 aylık ile 12 aylık arasında bir yaşa geldiğinde, yeni bebek oturtulabiliyor ya da hareket edebiliyor ise problem kendiliğinden ortadan kalkacaktır.
Bebeğin yediği gıdaları neden çıkardığı tam olarak bilinmemektedir; bunun sebebi belki de olgunlaşmamış bir sindirim sistemi yüzündendir. Daha büyük çocukların ya da yetişkinlerin aksine küçük bebeğin yemek borusu ile midesinin üst kısmı arasındaki kaslar henüz mide içeriğini aşağı doğru itecek sekide gelişmemiştir. Dolayısıyla, herhangi bir hareket, hatta bebeği yatırmak kadar bir hareket bile ya da sindirim sisteminin kendi tepkisi dolayısıyla beslenme esnasında alman süt dışarı çıkmaktadır.
Bebeğin ağzından çıkan süt genelikle biraz ekşimsidir ve süt pıhtısı içeriyor olabilir. Bu konuda endişelenmeye gerek yoktur; çünkü dışarı çıkarılan süt sindirilme aşamasındadır.
Bebeğiniz yediği gıdaları çıkartıyor ise ne yapmalısınız?
Bazen bebekler midelerindeki gaz yüzünden yedikleri gıdaları çıkartırlar. Bu yüzden beslenme sonrasında bebeğinizi geğirtmek çok önemlidir. Biraz zamanlarını alsa bile, anne ve babalar bebeklerini her beslenme sonrasında geğirtmeye çalışmalıdırlar. Bazı doktorlar bebeklerin mama sandalyesi gibi bir yerde beslenme sonrasında yarım saat kadar dikine oturtulmasını da tavsiye etmektedirler.
Eğer yediği gıdaları çıkaran bir bebeğiniz varsa, bu problem muhtemelen ne yaparsanız yapın devam edecektir. Bebeğiniz sağlıklı olduğu ve kilo almaya devam ettiği sürece doktorunuz bunu önemsemeyecektir; bu sizin için de önemsenmeyecek bir olay olmalıdır.
Bununla beraber, kusmak endişe gerektiren bir olaydır. Yeni doğmuş bir bebek, doğumdan birkaç saat sonra, hafif kan karışmış olarak sümüksü bir sıvı kusar. Bu, genellikle endişe gerektirmeyen bir olaydır. Çünkü bu kan doğum esnasında annedeki kanamanın bebek tarafından yutulması nedeniyle kusmuğa karışmıştır. Kusma genellikle birkaç emzirme sonrasında da ortaya çıkabilir. Bununla beraber, daha fazla sürerse, bu yemek borusu ya da bağırsaklarda daha ayrıntılı bir incelemeyi gerektiren bir engel ya da tıkanıklık yüzünden olabilir.
Kusma ayrıca süte toleranssızlık ya da başka bir hastalığın başlangıç işareti olarak da ortaya çıkabilir.
Bebeğiniz kusarsa ne yapmalı?
Beslenme sonrasında gıdasını çıkarma adetinde olan bazı bebekler günde bir defa gibi sık aralıklarla büyük miktarlarda kusarlar. Bu durumda doktorunuza durumu bildirebilirsiniz; fakat yine de yukarıda söylendiği gibi bebek sağlıklı görünüyor ve kilo almaya devam ediyorsa muhtemelen endişelenecek herhangi bir neden yoktur.
Eğer kusmukta kan ya da yeşil safra varsa bebek derhal tıbbi muayene görmelidir, çünkü böyle bir durum ciddi bir hastalık belirtisi olabilir.
Kusmak kimi zaman bir enfeksiyon belirtisi olabildiği için, aslında hiç çıkartma adetinde olmayan bebeğiniz aniden kusarsa, bebeğin vücut ısısını almalısınız. Eğer vücut ısısı normal ise ve bebeğin davranışları bir anormallik göstermiyorsa muhtemelen her şey yolundadır. Eğer bebek kusmaya devam ederse doktorunuza haber veriniz.

5 Şubat 2011 Cumartesi

Bebek bakımına baba da dâhil edilmeli

Bebeği ağladığında onu susturabilen, canı sı­kıldığında eğlendirebilen, uykusu geldiğinde uyutabilen baba; hem anne, hem de bebek için kutsal babanın ta kendisidir.

Bebek bakımına eşinizi ne kadar erken dâhil ederseniz sizin için o kadar iyi olacaktır. Çünkü öğrenmesi gereken çok şey var. Sizin bebeği­nizle olan ilişkiniz biyolojik olarak siz hamiley­ken başlayıp emzirirken devam ettjğinden, be­beğinizi eşinize nazaran çok daha iyi tanıyor olursunuz. Bebeğiniz ağladığında, altını ıslattı­ğında, hastalandığında tepkileriniz çok daha hızlı olur. Bu, bebeğinizi eşinizin onu sevdiğinden daha çok sevdiğiniz anlamına gelmez elbet. Vücudunuz yaratılış itibariyle siz farkında olmadan bebeğinizin ihtiyaçlarına karşılık vermeniz için harekete geçer.

Son zamanlarda her ne kadar bebek dergisi kapaklarını, bebekleriyle samimi pozlar veren babalar süslese de, erkeklerin bebekler ve bebek bakımı hakkında bildiklerinin çok kısıtlı olduğu bir gerçek. Hemen hemen her yeni baba, kendi­ni yetersiz gördüğünden bebeğiyle dilediği gibi oynamaktan kaçınır. Elbette aralarında daha sı­kı bir bağ oluşmasını ister ama bunu nasıl başa­rabileceği konusunda bir fikre sahip değildir.

Bu noktada size düşen görev, bir adım geri­ye çekilip, bebeğinizi eşinize teslim etmeniz. Onu sizin tuttuğunuz gibi tutmayacak, sizin oynadı­ğınız gibi oynamayacak elbet ama bu eşinizin bir şeyleri yanlış yaptığını göstermez. Bebeğiniz babasının kucağında huzursuzlaştığında ilk baş­ta seyirci kalmanızı öneririm. Bırakın araların­daki iletişim yolunu kendileri keşfetsinler. Eğer bebeğiniz ağlamaya başlarsa eşinizi hayal kırık­lığına uğratmamak adına “acıkmış olmalı, erazirelim babası” deyip, bebeğinizi kucağınıza ala­bilirsiniz.

Eşinizin bebek bakımı hususunda pratik yap­masına zemin hazırlayın. Siz onu emzirdikten sonra, gazını babası çıkartsın. Siz de bu arada uzun bir duş alın, hatta küveti doldurup keyif yapabilirsiniz. Bazı bebekler babalarıyla vakit ge­çirmekten çok hoşlanmazlar. Eşinize bunun çok normal olduğunu, bir süre sonra bebeğinizin ona alışacağını söylemeyi ihmal etmeyin. Zaten ger­çekten bir süre sonra nasıl yakınlaştıklarına siz bile şaşıracaksınız. Eşiniz kendini harikalar ya­ratabilen bir süper kahraman gibi hissedecek.

Bebeğinizi sizin emziriyor olmanız, eşinizin ona kalan pek önemli bir iş olmadığını düşün­mesine sebep olabilir. Gün içinde çok sık acıktıklarından bebeğinizin vaktinin çoğunu sizinle geçireceği bir gerçek ama bu babanın da üstle­nebileceği sorumluluklar olmadığı anlamına gel­mez. Bez değiştirme, banyo yaptırma, gaz çı­kartma gibi bebeğinizin ihtiyacı olan o kadar çok şey var ki. Genellikle babalar gece bakımı­na dâhil olmamayı yeğlerler ama eğer eşiniz bu konuda hevesliyse, iş bölümü yapmaktan kaçın­mayın.

Eğer eşiniz bebekliğinde yeteri kadar anne şefkati alamamışsa, bebeğinizi emzirirken sizi kıskanabilir. Bu elbette ki istem dışı gerçekleşir ancak hayatınızdaki bu yeni döneme alışma ev­resinde yaratacağı stres, şu an ihtiyacınız olan en son şey. Eğer böyle bir problemle karşı karşı­ya kalırsanız, bir uzmandan destek almanızı tav­siye ederim. Hissettiklerinizi eşinizle açık açık konuşmanız, sizin onu anlayabildiğinizi göstereceğinden hepiniz için faydalı olur. Unutmayın sizinle birlikte eşiniz de yeni bir rol üstlenmiş durumda.

Bebeğinizle ilgili öğrendiğiniz ya da keşfet­tiğiniz her yeni bilgiyi eşinizle paylaşın. “Hava­da hoplatılmaktan çok keyif alıyor” ifadesi “be­beği öyle hareketsiz tutmamalısın” ifadesinden çok daha etkili ve verimlidir. Aksi takdirde eşi­nizin kendisini yetersiz hissetmesine yol açabilirsiniz. Yeni babalar yeni annelere kıyasla daha az bebek gelişimi dergisi ya da kitabi okurlar. Bu bebeğinizle daha az ilgili oldukları anlamına gelmez. Sizin anneliğinize o kadar hayrandırlar ki, her şeyi sizden öğrenmeyi yeğlerler. Bebeği­nizin verdiği ipuçlarını doğru okumayı ona da öğretirseniz, bebeğinizin ağlamasıyla bölünen diyaloglarınız, geciken akşam yemekleriniz eşi­niz için de sorun olmaktan çıkar.

Eşinize, anne olduğunuz ilk haftalarda bebe­ğiniz kadar sizin de ilgiye ihtiyacınız olduğunu hissettirin. Bunu onun anlamasını beklerseniz, vakit kaybedersiniz. Çünkü erkekler zihin oku­ma konusunda kadınlar kadar başarılı değiller­dir. Bebeğinizi emzirirken size sütünüzü artıracak aperatif yiyecekler, ya da meyve suyu getir­mesini isteyin. İyice dağılmış olan mutfağınızın sizi çileden çıkardığını öğrenirse, eminim bula­şıkları yıkayacaktır.

Annesine de sizin anneliğinizi eleştirmeme­sini söyleyecek olan kişi yine eşiniz olabilir.

21. yüzyıl kadınları olarak hemen her şeyin üstesinden gelebileceğimize dair o kadar sağ­lam bir bilince sahibiz ki, çoğu kez eşimizden yardım istemeyi zayıflık ya da yetersizlik ema­resi olarak algılarız. Size tavsiyem bir aile oldu­ğunuzu unutmayıp kuşandığınız gardı bir kena­ra bırakmanız. Tecrübe ettiğiniz dönem, ne siz ne de eşiniz için kolay olacaktır. Birbirinize des­tek olarak minik bebeğinizi en iyi şekilde büyü­teceğinizden kuşkunuz olmasın. Eşinizden müm­kün olabildiğince çok izin almasını isteyin. Ya­nınızda olmasının size güç verdiğini ona hisset­tirin.

Çoğu erkek doğum esnasında eşlerinin elle­rini tutmalarının ya da sarf ettikleri sevgi söz­cüklerinin ne kadar kıymetli olduğunun farkın­da değildir. Bunu ona göstermek sizin görevi­niz. Yardımını ne kadar takdir ettiğinizi dile ge­tirmeyi ihmal etmeyin. Doğuma onunla birlikte girmiş olmanın her şeyi ne kadar kolaylaştırdı­ğını anlatın. Gelişen babalık kabiliyetlerinin hiç birini görmezden gelmeyin. Bu sayede eşinizin hem sizinle, hem de bebeğinizle olan ilişkisini güçlendirmiş olursunuz.

İleri yaşta gebelik

Yaşlı annelerin iri, düşük, ikiz doğum yapma ihtimali artarken, erkek çocuk sahibi olma ihtimali azalıyor.

Yaşlı babaların yeni doğacak çocuklarında ise öğrenme kapasitesi düşüklüğü, cücelik ve erken yaşlanma riski artıyor. Yaşlı anne ve babaların yeni doğan çocuğunun sağlıksız olma riskinin, genç anne-babaların çocuklarına oranla yüksek olduğu belirtiliyor. Kayseri Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Selim Kurtoğlu, 33 yaşından büyük kadınların yumurta, 40 yaşından büyük erkeklerin spermlerinin de yaşla birlikte dejenerasyona uğramaya başladığını söylüyor.

Sağlıklı bebek şansı düşüyor

Çocuk sahibi olmak için ideal yaşları geçiren kişilerin çocuk sahibi olmaları kadar, çocuklarının sağlıklı olmasının da güçleştiğini belirten Prof. Dr. Selim Kurtoğlu, ABD’de 50 yılı aşkın süreden beri yeni doğan çocukları incelenen yaşlı anne ve babaların, genç anne ve babalara oranla, çocuklarının cücelikten, sağırlığa kadar birçok sağlık sorunuyla dünyaya geldiğini aktarıyor.

Yaş ilerledikçe erkek çocuk şansı azalıyor

Kurtoğlu, araştırmalarda, yaşlı annenin yeni doğan çocuklarının ikiz olma şansının yüksek, erkek çocuk sahibi olma ihtimalinin ise azaldığını kaydediyor. Yaşlı annenin, 4 kilonun üzerinde iri çocuk doğurma ve düşük yapma riski yaşadığını da ifade eden Kurtoğlu, “Yaşlı annenin yeni doğan çocuğu, kromozom hastalığı, sağırlık, şeker ve alzheimer hastalığına yakalanma riskini daha fazla yaşıyor” diye konuşuyor.

Yaşlı babanın yeni doğan çocuklarının ise özellikle büyüme sorunu ve çok sayıda hastalık tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını aktaran Prof. Dr. Kurtoğlu, şu bilgileri veriyor:

“Bu hastalıklar içinde kol ve bacakların kısa olduğu cücelik (akondroplazia) ile erken yaşlanmanın (progeria) fazla olması dikkat çekiyor. Yaşlı babanın yeni doğan çocuğunun öğrenme kapasitesinin de genç babanın çocuğuna göre düşük olduğunu görüyoruz. Sinir sistemi, kas, kemik, kalp ve böbrek hastalıkları ile katarakt, göz tümörleri, yarık damakve yarık dudak gibi rahatsızlıklar, yaşlı babanın çocuğundaki diğer riskler olarak göze çarpıyor.”

Bebeklerde beslenme

Anne sütü tartışmasız bebeğiniz için en iyi besin kaynağıdır. Ancak bebeğiniz anne sütü alamıyorsa, onu en doğru şekilde beslerken hastalıklara karşı da korumak istiyorsanız içiniz rahat olsun: Bu dönemde bebeklerin besinsel ihtiyaçlarına göre hazırlanmış devam mamaları sağlıklı büyüme ve gelişme için anne sütünden sonra en doğru, en sağlıklı alternatiftir.
Anne sütü tartışmasız bebeğiniz için en iyi besin kaynağıdır. Ancak bebeğiniz anne sütü alamıyorsa, onu en doğru şekilde beslerken hastalıklara karşı da korumak istiyorsanız içiniz rahat olsun: Bu dönemde bebeklerin besinsel ihtiyaçlarına göre hazırlanmış devam mamaları sağlıklı büyüme ve gelişme için anne sütünden sonra en doğru, en sağlıklı alternatiftir.
Bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişimi için ilk bir yıl inek sütü kullanılmaması gereği tüm bilimsel çevreler tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Büyüme ve gelişmenin en hızlı olduğu hayatın ilk bir yılında bebeğinizin sağlıklı ve doğru beslenmesi kadar mide barsak enfeksiyonları, allerji ve ishale karşı korunması da önemlidir.
FONKSİYONEL BESİNLER NE DEMEKTİR?
Günümüzde sağlık için faydalı besin maddeleri araştırma çalışmaları yoğun olarak yapılmaktadır. Bu çerçevede değerlendirilen en güncel bilimsel gelişmelerden biri olan “Fonksiyonel Besinler,” “Sağlıklı Besinler” (Healthy Foods) olarak da adlandırılır. Fonksiyonel besinler, doğru ve dengeli bir beslenme sağlama haricinde, hastalıkların tedavisi de dahil olmak üzere tıbbi, koruyucu, faydalı ve sağlığa katkıda bulunan besinlerden oluşan bütünsel bir kavramlar dizisi olarak tanımlanabilir.
PROBİYOTİK BESİN NE DEMEKTİR?
Bu kavramlardan birisi probiyotik besindir ve tüketilmesi barsak florası için faydalı etkilere sahip canlı bakteriler bileşimini içeren besinler olarak tanımlanırlar. Probiyotikler, anne sütüyle beslenen bebeklerin barsak florasında yoğun olarak bulunur.
BEBEK İÇİN PROBİYOTİKLERİN FAYDALARI NEDİR?
Probiyotikler doğal korumayı temin eder. Bağışıklık sistemini destekler, hastalık yapan mikroorganizmaların üremesine engel olurlar. Hastalıklara karşı direncin artmasını sağlarlar. İshal ve allerjinin önlenmesi ve iyileştirilmesinde önemli faydaları vardır. Sindirimi kolaylaştırır, vitaminlerin sentezinde rol oynarlar.

BEBEK MAMALARINA PROBİYOTİK İLAVESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Bebek mamalarına probiyotik ilavesi yapılabilmesi ancak çok ileri teknolojinin kullanıldığı sistemlerde mümkündür.
Probiyotik etkilerinin klinik çalışmalarla kanıtlanmış olmasının yanı sıra, bebek mamalarına ilave edilen probiyotiklerin, faydalı olabilmesi için taşıması gereken en önemli özelliklerden biri insan kaynaklı olmalarıdır.
Çünkü probiyotik ilavesi değil, doğru anne sütüyle beslenen bebeklerde mevcut olan probiyotik ilavesi önemlidir.
PROBİYOTİK İÇEREN BEBEK MAMASI ÜLKEMİZDE MEVCUT MUDUR?
Anne sütü ile beslenen bebeklerde doğal korumayı sağlayan probiyotikler ülkemizde sadece ÜLKER HERO BABY 2 PROBİYOTİK devam mamasında kullanılmıştır. Bebeğinizi beslerken, onun aynı zamanda hastalıklardan doğal yollarla korunmasını sağlayacak çok yeni bir konsept olan fonksiyonel besinler Ülker Hero Baby 2 Probiyotik Devam maması ile sizlere ulaşıyor.
Ülker Hero Baby 2, anne sütü ile beslenen çocuklarda dominant etkileri klinik deneylerle kanıtlanmış olan b.bifidum&b.longum türleri ile zenginleştirilmiş tek bebek maması olma özelliğini taşıyor. Ülker Hero Baby 2, 4. aydan itibaren anne sütü alamayan bebeklerde doğal korumayı sağlayan, büyüme ve gelişmeyi destekleyen besleyici devam sütüdür.
• Vücudun bağışıklıkla ilgili savunma mekanizmalarını güçlendirir.
• İshal ve alerjiyi önler.
• Sindirimi kolaylaştırır.
• Enfeksiyonlara karşı direnci artırır.
• Bebeğin özellikle bu dönemde artmış olan DEMİR, ESANSİYEL YAĞ ASİTLERİ ihtiyacını karşılar.
Ülker Hero Baby 2 Probiyotik Devam Maması, bebeğinizi mükemmel bir şekilde beslerken, aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendirir, hastalıklara karşı direncinin artmasını sağlar.
DENGELİ BESLENME NEDEN ÖNEMLİDİR?
İlk bir yılda doğru ve dengeli beslenme eğitimde başarı, bağışıklık mekanizmasının gelişimi, vücut kompozisyonunun doğru gelişimi, sağlıklı çalışma gücünü sağlarken, ilk bir yılda yanlış ve yetersiz beslenme, uzun dönemde şeker hastalığı, şişmanlık, kalp hastalığı, yüksek tansiyon ve yaşlanmanın hızlanmasına neden olmaktadır.

4 Şubat 2011 Cuma

Biberon çürüğüne dikkat

Uyumalarını kolaylaştırmak için bebeklere biberonla bal, pekmez vermek dişlerinin çürümesine yol açıyor..

Bebeklerin dişlerinin ilk çıktıklarında anne tarafından bir bez yardımıyla bebeğin dişlerini temizlemesi ve o şekilde uyutması gerektiğini belirten uzmanlar, bebek uyurken biberona veya yalancı emziğe bal pekmez koyup vermenin yanlış olduğunu, bunun ‘biberon çürüğü’ denilen çürüklere neden olduğunu kaydetti.

Bursa İl Sağlık Müdürlüğü Ağız ve Diş Sağlığı Şube Müdürü Diş Tabibi Nagihan Bedir, özellikle annelerin bebekleri uyutmak için biberon veya yalancı emziğe bal, pekmez gibi gıda maddesini bebeğe verdiklerini, sabaha kadar tükürük akışının az olmasıyla o gıdaların bebeğin dişlerinde çürüğe neden olduğunu söyledi. Diş Tabibi Bedir, “Annelerin yaptıkları bala, pekmeze batırıp bebeğe verdikleri gıdalardan sonra kesinlikle bir bez veya gazlı bez ile bebeğin dişleri temizlenmeli. Aksi taktirde sabaha kadar bebeğin dişlerinde çürüğe neden olmaktadır” dedi.

Çocuğun fırçayı tutacak yaşa geldiğinde ebeveyn kontrolünde dişlerini fırçalamaya alıştırılması gerektiğini anlatan Bedir, 2,5- 3 yaşlarından önce yutma riskinden dolayı macun kullanılmamasını önerdi. Daha sonraları nohut büyüklüğünde flor içeren macun kullanılarak, dişlerin yumuşak dairesel hareketler ve dişetinden dişe doğru süpürme hareketiyle günde en az iki kere düzenli olarak fırçalanmasını isteyen Bedir şöyle devam etti: “Fırçalamaktaki amaç uygun teknik ve süreyle besin artıklarının ağız ortamından mekanik olarak uzaklaştırılmasıdır, macunun etkisi ise fırçalamayı kolaylaştırması, ağza ferahlık hissi vermesi ve içersindeki flor gibi maddelerden dişlerin faydalanmasıdır. Süt dişleri çürüdüğünde nasılsa düşecek düşüncesiyle tedavi yaptırılmaması yanlış bir düşüncedir, çünkü erken süt dişi çekimlerinde oradaki boşluğa doğru yanındaki dişler kayacak ve alttan gelecek olan sürekli dişe yer kalmayacak ve çapraşıklık oluşacaktır. Bu nedenle erken süt dişi çekimlerinde yerine gelecek daimi dişin yerini korumak amacıyla yer tutucu dediğimiz apareyler yapılmalıdır. Çürükler daha çok azı dişlerinin çiğneyici yüzeylerinde bulunan fissür dediğimiz girinti ve çıkıntılara besin artıklarının yapışıması ile oluşur. Fissür örtücü denen malzemelerle azı dişlerinin üstündeki çukurcuklar kaplanarak besinlerin yapışması önlenir ve dişler çürüğe karşı korunmuş olur. Fissür örtücü uygulaması kolay ve ağrısıdır. Mine yüzeyi pürüzlendirilir, yıkanır ve akıcı madde dişin üzerine sürülerek ışık verilir. Fisür örtücü zamanla aşınabilir ve düşebilir, düştüğü takdirde tekrar yapılabilmektedir.”

DİŞ GICIRDATAN ANNE BABALARIN ÇOCUKLARI DA DİŞ GICIRDATIR

Bebeklerde parmak emmenin doğal bir refleks olduğunu, biberon kullanma, yalancı emzik ve parmak emme alışkanlığına 4 yaşlarından sonra da devam ettiği takdirde dişlerde ve çenede ortodontik sorunlarla karşılaşılmasının muhtemel olduğunu dile getiren Bedir, bu sorunların oluşmasında parmak emme süresi ve konumunun etkili olduğunu vurguladı.
Bu yaşlarda hala parmak emme alışkanlığı olan çocuğun bir hekimine götürülüp, profesyonel yardım almasını tavsiye eden Bedir, “Bebekler dişleri çıkana kadar yutkunma sırasında dillerini alt ve üst çene arasında konumlandırırlar. Ancak dişleri çıkmaya başladıktan sonra bu yutkunma şekli normal yutkunma şekline dönüşmeli, yutkunma sırasında dil dişlerin iç kısımlarına değmelidir. Eğer yutkunma sırasında dil dişler arasında konumlanıyorsa alt ve üst dişler arasında açıklık oluşacaktır. Çocuk 5 yaşına geldiği halde anormal yutkunma refleksi var ise muhakkak ortodontiste danışılmalıdır. Ortodontist tarafından dil egzersizleri verilerek çocuğa normal yutkunma şekli öğretilir bunda başarılı olunamazsa alışkanlık kırıcı apareyler yapılır. Stresli, takıntılı veya anne-babası diş gıcırdatan çocuklar diş gıcırdatma eğilimindedirler. Diş gıcırdatma sonucu; dişlerde aşınma, uyurken ses çıkarma, dişlerde hassasiyet olabilmektedir. Diş gıcırdatmanın psikolojik nedenleri sorgulanmalı, dişhekimi tarafından gece plağı yapılarak dişlerin ve eklemlerin zarar görmesi önlenmelidir. Bebeğin ilk dişleri çıkmasıyla birlikte düzenli diş hekimi ziyaretleri; oluşması muhtemel sorunların önlenmesi ve sağlıklı ağız-diş yapısına sahip olunması için çok önemlidir. Ağız ve diş sağlığımız konusunda en iyi yol göstericilerimizin diş hekimleri olduğunu asla unutmamalıyız.” diye konuştu.

Prematüre bebekler nasıl büyütülmeli ?

Erken doğan bebeğinizi bekleyen sıkıntılara hazır olun.

Çevremizden sürekli duyduğumuz, ancak anlamını belki de tam olarak bilmediğimiz bir kavram. Memorial Hastanesi Yeni Doğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Uz. Dr. Ercan Tutak, prematüre bebekler ve alınması gereken önlemler hakkında bilgi verdi.

DOĞUM KİLOSU KRİTER Mİ

Halk arasında doğru bilinen yanlışlardan biri, yeni doğan bebeğin kilosuna göre prematüre olup olmadığının belirlenebilecek olduğudur. Halbuki doğum kilosu, bebeğin prematüre olup olmadığını göstermez. 2000 gram olan bir bebek prematüre olmazken, 3000 gram doğan bir bebek prematüre olabilir. Aslında 38. haftadan önce doğan bebeklere prematüre bebek denir.

SOLUNUMU PROBLEMLİDİR

38. haftadan önce dünyaya gelen bebeklerde beyin, karaciğer, böbrek, kalp, akciğer, bağırsaklar gibi hayati öneme sahip organ ve organ sistemlerine ait bozukluklar ortaya çıkabilir. Doğumdan hemen sonra bebek, aldığı ilk soluk ile birlikte anne karnındaki dolaşım sisteminden tamamen farklı bir sisteme uyum göstermek zorundadır. Prematüre bebeklerin doğum haftaları küçüldükçe artan oranda solunum sıkıntıları baş gösterir. Prematüre doğacak bebeğin yeni doğan yoğun bakım ünitesinin olduğu merkezlerde doğurtulması önemlidir.

Bağışıklık sistemi henüz olgunlaşmadan doğan bebeği emme, yutma, nefes alma ve tüm bunların koordinasyonunda yaşanan sorunlar bekler. Prematüre doğan bebekte özellikle ilk beslenmenin kolostrum denen anneden gelen ilk sütle yapılması çok çok önemlidir.

Beslenme sırasında yaşanan soluk tutma, morarma atakları emme, yutma ve nefes alma koordinasyonun sağlandığı dış ortama uyum süreci içerisinde ilk günler, bazen de birkaç hafta sürebilen sık yaşanan sorunlardır. Kalp atımında yavaşlama atakları prematüre bebeklerde mideden yemek borusuna doğru besin kaçışına neden olur.

SARILIK CİDDİYE ALINMALI

Prematüre bebekler zamanında doğan bebeklere göre çok daha kırmızıdır. Bunun nedeni kan hücre sayılarının yüksekliği ve derilerinin çok ince olmasıdır. Prematüre bebeklerde sarılık, zamanında doğan bebeklere göre daha uzun sürer. Fazla sayıdaki kan hücrelerinin parçalanması ile açığa çıkan bilirübin cilde ve göz akına sarı bir renk verir. Sarılığın tedavisi ise yeterli beslenme ve fototerapidir.

Vücut savunma fonksiyonları son derece zayıf olan prematüre bebeklerin enfeksiyonlardan korunabilmesi için bu bebeklere dokunmadan önce mutlaka ellerinizi temizleyin. Prematüre bebeklerde karşılaşılan bir diğer sorun da beyin kanaması ve buna dair gelişen komplikasyonlardır.

Görmesine dikkat

Prematüre bebeklerde karşılaşılan bir diğer sorun da görme kaybıdır. Hastalığın erken dönemde yakalanması tedaviyi mümkün kılar. Bu tür operasyonları gözün ağ tabakası hastalıkları ile ilgilenen özel bazı göz hekimleri yapar. Kan şekeri, kalsiyum, magnezyum düşüklüğü prematüre bebeklerde karşılaşılan diğer metabolik sorunlardandır. Tedavisi için eksik olanların tespit edilip damardan veya ağızdan yerine konulmasıdır.

Doğuma Hazırlanmak İçin Okuyun

Doğuma Hazırlanmak
“Doğum beni çok endişelendiriyor. Ya başaramazsam?”. Bu soru doğum yaklaştıkça çoğu kadının kafasını daha çok meşgul eder. Tabii bu zamanla değişmektedir. Son yıllarda, tıptaki mucizevi gelişmelerin yanısıra doğuma hazırlık eğitimindeki gelişmelerde kadınların doğum ile ilgili korkularını azaltmaktadır. Ne varki bu eğitim ve hazırlıklar da kusursuz doğum şeklinde bir efsane yaratarak ana babaların bu ideale ulaşma konusunda baskı altında hissetmelerine yol açmadı değil. Çiftler doğum sanki bitirme sınavıymış gibi kendilerini hazırlamaya çalıştılar. Neyse ki doğum eğitimcilerinin çoğu bu konuda bilinçli davranarak herşeyin mükemmel olması diye bir şey olmadığını, tek amacın sağlıklı bir anne ve sağlıklı bir bebek olduğunu kavramış durumdalar. Ve ana babalara hangi şartlarda olursa olsun bunun bir sınav olmadığını ve her durumda, heyecandan yapacağınız herşeyi unutsanız bile, doğumun sonucunun değişmeyeceğini ve başarılı olacaklarını anlatıyorlar. Unutmayın ki kadınlar bu işi yüzyıllardır başarı ile yapıyorlar. Bazı kadınlar doğum sırasında olayları önceden kafalarında tasarlayıp erkenden endişeye kapılabilirler. Şu an yani doğumdan önce size bağırmak, istemeden idrar kesenizi yada bağırsaklarınızı boşaltmak utanç verici görünüyor olabilir. Ne var ki doğum sırasında utanmak aklınıza gelmeyecektir. Ayrıca doğum sırasında yapabileceğiniz yada söyliyebileceğiniz hiçbir şey doğumu yaptıran kişileri iğrendirmeyecek yada şaşırtmayacaktır, çünkü zaten bunları defalarca görmüş yada duymuş olacaklardır. Önemli olan kendiniz olmanız ve nasıl rahat ediyorsanız öyle davranmanızdır.

DOĞUM SANCILARI
SANCILARDAN KORKUYOR MUSUNUZ?

Hemen her kadın çocuğunun doğumunu dört gözle bekler, ama pek azı doğum sancısı çekmeye heveslidir. Özellikle yaşamında önemli biracı çekmemiş olanlar için bilinmeyen bu durumdan duyulan korku çok gerçek ve çok da normaldir. Ne yazık ki bu korku sıklıkla anneler, teyzeler ve arkadaşların anlattıkları dehşet öyküleriyle iyice beslenir. Sancıdan korkmak anlamsızdır, yaşayacağınız sancı beklediğinizden çok daha kötü veya çok daha hafif olabilir. Ancak sancıya hazırlıklı olma konusunda çok şey söylenebilir. Doğumun coşku veren eşsiz bir deneyim olacağı beklentisinde ki kadınlar sonuçta sancı ile karşılaştıklarında düş kırıklığı yaşarlar. Sancı onlar için beklenmedik bir şey olduğu için de bununla başa çıkmakta zorlanırlar. Genelde, hem sancıdan en çok korkan kadınlar, hem de sancılanmayacağını sananlar daha güç bir doğum yaşarlar. Hem zihninizi hem de bedeninizi doğum olayına hazırlarsanız, bu gerginliğinizi azaltabilir ve doğum zamanı geldiğinde de sancıya daha rahat bir biçimde katlanabilirsiniz.

Bu konuda size bazı önerilerimiz var:
Eğitim alın:Eski kuşak kadınların doğumu katlanılmaz bulmalarının bir nedeni de bedenlerinde neler olup bittiğinden habersiz olmalarıydı. Mümkünse eşinizle birlikte doğuma hazırlık kurslarına gidin yada mümkün olduğunca çok şey okuyun.

Harakete geçin:Uygun bedensel antremanları yapmadan bir maratona girmeyi aklınızdan geçirmezsiniz. Doğuma da antremansız girmemelisiniz. Doktorunuzun yada eğitimcinizin önerdiği soluk alıp verme ve rahatlama egzersizlerini dikkatle uygulamalısınız, bunlar doğum sırasında çok işinize yarayacaklar.

Sancıya doğru açıdan bakın:Doğum sancısı ne kadar şiddetli olursa olsun, bu konuda en az iki şey söylenebilir. İlki bir zaman sınırı vardır. O sırada buna inanmasanız bile sonsuza kadar doğum odasında kalmayacaksınız. İlk çocukta doğum süresi ortalama 12-14 saattir ve bu saatlerin yalnızca birkaçı çok rahatsız geçecektir. İkincisi, kesin olarak olumlu bir amaca hizmet eden bir sancıdır. Kasılmalar ve sancılar giderek rahim ağzını inceltir ve açar, her kasılma bebeğinizin doğumunu yakınlaştırır. Olaya bu açıdan bakmaya kendinizi alıştırın.

Tek başınıza olmayın:Doğum sırasında eşinizin elini tutmak istemiyorsanız bile, onun yada bir arkadaşınızın terinizi silmesi, kasılmalar sırasında antrenörlük yapması ve yakınlarınızda olması sizi rahatlatacaktır.

SANCI ÜZERİNE BİR GERÇEK
Doğuma başlamak için rahim kasıldığında, sancılar da başlar. Hatta düzenlilikleriyle birlikte kasılmaların sancılı özelliği doğumun başladığının işaretidir. Sancılar üzerine bilinmesi gereken iki önemli nokta vardır.
Birinci nokta:Doğum sancısı vardır ancak bu son derece değişken bir ağrıdır. Bazı kadınlar çok acı çekerken, bazıları hiç acı çekmeden ve ağrıkesiciye gereksinim duymadan çocuklarını dünyaya getirirler. Bu iki uç arasında dayanılır düzeyde acı çeken kadınlar vardır. Dolayısıyla sancı değişkendir. Daha az yada daha çok sinirli, yorgun ve hassas olmasına göre kadınlar kasılmaların neden olduğu sancıyı daha az yada daha çok hissedebilirler. Sancının kadınlar için bu değişkenliği bazı unsurlar ile açıklanabilir. Bazı ailelerde hava dingindir, doğumdan doğallıkla geçecek bir olay gibi sözedilir. Sonuçta bu ailelerde kadınlar doğuma daha gevşek girerler. Bu birçok kadın doğumcunun ve ebenin yaptığı bir tespittir. Bazı aileler ise olayı o kadar olağan dışı bir şeymiş gibi algılar ve büyütürler ki kadın doğuma son derece gergin ve stresli girer. Doğal olarak da en çok acıyı bu kadınlar çekerler. Bu sancı ister çok şiddetli ister dayanılır olsun, bunu nasıl azaltmalı hatta ortadan kaldırmalı? Bu soruya iki yanıt verilebilir. Birincisi ilaçlar yolu ile olan ağrı kesici tedavidir. İkinci yol ise doğuma acı çekmemek için hazırlanmaktan ibarettir.

Neden bazı kadınlar hiç acı çekmeden doğum olayını gerçekleştirirler? En az acı çeken kadınlar en gevşek olan kadınlardır. Eğer kadın gevşekse bu da korkmamasındandır. Kadın acı çeker çünkü korkuyordur, korkar çünkü doğumun acı veren bir sınav olduğunu hep duymuştur, yine cahil olduğu için korkar; dokuz ay boyunca bebeğin içinde nasıl yaşadığını hiç bilmez, nihayet ne kadar çok korkarsa o kadar sinirli olur. Korku kaslarda bir gerilim yaratır. Çocuğun doğması için gevşek olması gereken kaslar gerilmiştir. Bu da sancıya neden olur, çünkü rahim çocuğu dışarı itmekte zorlanıyordur. Sancıyı yenmek için, korkuyu yenmek gerek. Bu nasıl olacak? Kadına içinde olup bitenleri anlatarak, bebek nasıl yaşıyor, nasıl doğacak açıklayarak. Kadına kaslarını, sinirlerini ve ruhunu gevşetmeyi öğreterek. Kadını doğuma hazırlayacak nefes ve vücut alıştırmalarını öğreterek.

Birçok doktorun katıldığı bir düşünce de şudur:Kadın acı çekiyor çünkü öncelikle konuşma diliyle sancıya koşullandırılıyor. Genelde “ilk kasılmaları hissettiğinizde” denmiyor, “ilk sancıları hissettiğinizde” deniyor. Böylece şu iki sözcük arasında bir ortaklık oluşturuluyor: Kasılma ve sancı. Sancısız doğum tüm bu gerçeklerden yola çıkarak bulunan, kadınlara doğuma hazırlanabileceklerini anlatan, doğumun havasını değiştiren, doğumu yönetmenin öğrenilebileceğini gösteren, vücuda yararlı refleksler kazandırarak, oyuna katılacak kas ve sinirleri eğiten bir devrimdir. Bu başlangıçta sancısız doğum diye adlandırılırken, bugün adı doğuma hazırlanmadır. Ve artık birçok doktor bunu önermektedir.

“Bebeğinizi beklerken sizi neler bekler” kitabından alınmıştır.

3 Şubat 2011 Perşembe

Gebelikte diyabete dikkat edin

Gebelik ve diyabet ilişkisi hem anne adayı, hem de bebek için oluşturabileceği riskler açısından önem taşıyor. 14 Kasım Diyabet Günü nedeniyle bir açıklama yapan Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji, Metabolizma Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr. Mithat Bıyıklı, diyabet hastası anne adayları ve hamilelik sırasında diyabet tanısı konan gebelerde dikkat edilmediği taktirde anne adayı ve özellikle de bebek açısından tehlikeli durumlar ortaya çıkabileceğini söyledi.

Anne adayı ve özellikle bebek sağlığı açısından büyük önem taşıyan diyabet açısından iki durum söz konusu: diyabetli kadınlar gebelik yaşayabiliyor ya da kadınlar gebeyken diyabet oldukları anlaşılabiliyor. Diyabetin ilk kez gebelikte ortaya çıkmasına gestasyonel yani diyabete bağlı gebelik deniyor. Gestasyonel diyabet, gebeliğin sonlanmasıyla gerileyebildiği gibi doğum sonrasında da kalıcı olabiliyor.

Konuyla ilgili Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji, Metabolizma Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr. Mithat Bıyıklı şu bilgileri verdi:

“Gebelik sırasında varolan diyabet hem anne adayı, hem de bebek için tehlikeli durumların oluşmasına yol açabileceğinden hastaların bir kadın doğum uzmanı ve endokrinolog tarafından takip edilmesi gerekiyor. İnsülin ihtiyacı gebelikle birlikte önemli derecede artıyor. Diyabetli gebelerde özellikle hamileliğin son üç ayında çok daha belirgin olarak gözleniyor. Bu nedenle insülin doz ayarlamasının mutlaka yapılması gerekiyor. Aksi taktirde kan şekeri yüksekliğine bağlı şeker koması yani ketoasidoz gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkabiliyor.

Kontrolleri ve takibi yetersiz yapılan gebelerde ciddi idrar yolu enfeksiyonları, vajinal kandidiyazis gibi enfeksiyonlara yakalanma olasılığı ve preeklampsi olarak bilinen gebeliğe bağlı ciddi hipertansiyonun ortaya çıkma olasılığıda belirgin bir şekilde yükseliyor.
Kontrolsüz kan şekeri anne karnında ölüm riskini artırıyor.

Kan şekeri yüksekliği sadece anneyi değil bebeği de etkiliyor. Gebeliğin erken döneminde, kan şekerinin yüksek seyretmesi bebekte ciddi gelişim bozukluklarına ve erken düşüklere neden olabiliyor. Özellikle kan şekeri kontrol edilmemiş bir şekilde gebeliğe başlayanlarda anomalili çocuk doğurma riski üç dört kat artıyor. Gebelik sırasında olası sorunların tespiti için gerçekleştirilen uygulamalar konusunda Dr. Bıyıklı şu bilgileri veriyor:

“Normal seyreden gebeliklerde tek başına yeterli olan üçlü test incelemesine ek olarak bu gebelerde 18. gebelik haftasında bebeğin ayrıntılı incelenmesini sağlayan ultrason ve 20. gebelik haftasında kalp ve damar anomalilerini saptayabilmek için fetal ekokardiografi yapılır. Rutin tarama amacıyla kullanılan bu incelemelerde bir patoloji saptanması durumunda amniosentez ya da kordosentez adı verilen daha özel ileri girişimsel incelemeler gerekebilir.”

Gestasyonel diyabet

Gebeliklerin yüzde 5’inde anne adayı daha önce diyabetik olmasa da, hamileliğinde diyabet ortaya çıkabiliyor. Daha önceki gebeliğinde iri bebek (4 kg’dan fazla), anomalili bebek doğurmuş, birden çok düşük yapmış, gestasyonel diyabet geçirmiş, hamilelik öncesi aşırı kilosu olan, birinci dereceden akrabalarında diyabet bulunan; bebeği gebelik haftasından iri olan, bebeği karnındayken ölmüş olan, amnios sıvısında fazlalık saptanan, beklenenden fazla kilo alan gebelerde gestasyonel diyabet ortaya çıkma riski artıyor. Gestasyonel diyabet tanısını almış gebelerin ancak yarısında bu risk faktörlerinden biri bulunuyor. Bu nedenle hiç bir şikayeti olmasa bile tüm gebeler 24.-28. gebelik haftalarında diyabet tarama testine tabi tutuluyor.

Gestasyonel diyabette takip ve tedavi
Gebelikte diyabet tanısı konan gebelerin derhal tüm organ sistemleri fonksiyonu açısından gözden geçirilmesi gerektiğini belirten Dr. Mithat Bıyıklı şunları söyledi:

“Bu aşamadan sonra hastanın takibi normal bir gebeninki gibi devam etmez. Daha sık muayeneye gelinmesi, diyet ve/ veya insülin tedavisinin kan şekeri değerlerine etkisinin değerlendirilmesi gerekir. Kontroller esnasında ultrason incelemesiyle bebekte irileşme, polihidramnios aranır. Gebeliğin 36. haftasından sonra bebeğin iyilik hali özel testlerle haftada bir ve belli bir gebelik haftasından sonra haftada iki kez takibe alınır. Gebeliğin son haftalarında (38. hafta) insülin kullanan anne adayının hastaneye yatırılması, kan şekeri düzeylerinin daha sıkı takip edilmesi ve doğumun nasıl yapılacağına karar verilmesi gerekir. Diyetle kan şekeri düzenlenen diyabetik gebede doğumun kendiliğinden başlaması beklenebilir, insülin kullananlarda ise sıklıkla 40. gebelik haftasının geçmemesi istenir. Bunun için 40. haftaya giren insülin kullanan gebede doğum kendiliğinden başlamamışsa indüksiyon denen yöntemle dışardan müdahale ile başlatılır.”

Gestasyonel diyabet geçirmiş olan kadın tamamen normale dönse bile ileriki dönemler ve sonraki gebelikler için risk devam ediyor. Lohusalığın bitiminde şeker yükleme testi bu riski anlamada sıklıkla yol gösterici oluyor. Bu hastalara doğum sonrasında bir endokrinoloji ya da dahiliye uzmanı gözetiminde olmaları öneriliyor.

Gestasyonel diyabet yönünden kimler risk altında?

•Yaşı 25 veya daha fazla olan gebeler
•Normal vücut ağırlığının üzerinde olan gebeler
•Birinci derece akrabalarında diyabet öyküsü olan gebeler
•Daha önce bozulmuş glikoz toleransı saptanmış olan gebeler
•Ağırlığı 4000 g üzerinde bebek doğumu, açıklanmayan intrauterin fetal ölüm, konjenital anomalili doğum, kötü obstetrik öyküsü olan gebeler gestasyonel diyabet riski taşıyor.

Anne sütü niyetine pekmez faydalıdır.

Anne sütü olmadığında bebeklere hekim kontrolünde pekmez verilebilir. Ve fayda sağlandığı görülmüştür.Bebeğine anne sütü veremeyen aileler kesinlikle üzülmesin. Bunun için çok farklı çözümlerde mevcuttur.Beslenme uzmanları, anne sütünün olmadığı durumlarda, hekim kontrolünde verilen pekmezin de bebeklerin kalp ve beyin gelişimi için çok yararlı olduğunu söylüyor.

Anne sütü olmadığında bebeklere hekim kontrolünde pekmez verilebileceği bildirildi. Gıda Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Ramazan Çelebi, içeriğinde organik asitler, mineral maddeler ve vitaminler bulunan pekmezin, sağlıklı yaşam için önemli bir besin kaynağı olduğunu ifade etti.

Çelebi, 100 gram pekmezde bulunan kalori miktarının 575 gram süte, 150 gram ekmeğe, 195 gram ete eşdeğer olduğunu, pekmezdeki şekerin yüzde 80’i glikoz ve fruktoz halinde bulunduğundan, bebeklerin beslenmesinde pekmezin çok önemli bir role sahip olduğunu vurguladı.

Bebeklik çağında beynin çok hızlı geliştiğini, bu nedenle enerjiye çok fazla ihtiyaç duyduğunu, bebeğe yeterli glikoz verilmediği takdirde ise beyin gelişmesinde duraklama veya yetersizlik görülebildiğini dile getiren Çelebi, “Anne sütü olmadığında, bebeklere hekim kontrolünde pekmez verilebilir’’ diye konuştu.

Bebeğinizle birlikte yüzmenin faydaları

Yüzme sırasında kol, bacak ve karın bölgesinde bulunan bütün kas grupları çalışır.İşte bebeğinizle yüzmenin faydaları…Yürüyüş ideal

Hamilelik sırasında yapılacak en uygun spor yürüyüştür. İkinci sırada yüzme gelir. Çünkü yüzme sırasında tüm kas grupları çalışır, kalp atım hızı ve alınan oksijen miktarı artar.

Hamileler için sıkıntı 2 kat

Yaz sıcağının iyice kendisini hissettirdiği şu günler hamileler için iki kat sıkıntılı geçer. Ağırlaşan vücutlarına rağmen spor yapmak isteyen anne adaylarına en uygun spor yürüyüştür. Ancak sıcaklarda hem spor yapıp hem de serinlemek isteyen hamileler için en ideali yüzmedir. VKV Amerikan Hastanesi’nden Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, hamileleri, yazı rahat geçirmeleri ve hamilelik sırasında yapabilecekleri sporlar hakkında bilgilendirdi.

Bebeğinize zaman ayırın!

2 Şubat 2011 Çarşamba

İmkanınız varsa Sezaryenle doğum yapmayın

Sezaryen yönteminin neden olduğu genetik yapıdaki değişimin şeker, kanser ve astım hastalıklarının görülme riskini artırdığı söyleniyorBebeğin DNA’sı değişiyor!

İsveç’te yapılan bir araştırma, sezaryenle doğan çocukların DNA’larında değişim yaşandığı sonucunu verdi.

İsveçli doktorların, kadınların gittikçe daha çok tercih ettiği sezaryenle doğum konusunda yaptıkları araştırmaya göre, bu yöntemle doğan çocuklar ileride sağlık açısından sorunlar yaşıyor.

Karolinska Enstitüsünde yapılan araştırma, sezaryen yönteminin neden olduğu genetik yapıdaki değişimin şeker, kanser ve astım hastalıklarının görülme riskini artırdığını ortaya koydu.

Araştırma sırasında normal doğumla dünyaya gelen çocuklar ile sezaryenle dünyaya gelen çocukların kordon bağından alınan kan örnekleri laboratuvar ortamında tahlil edildi. Her iki gruptaki çocukların kanlarında bulunan al yuvarlarda farklılıklar olduğu, bu farklılığın da DNA’larda değişime neden olduğu belirlendi.

Doktorlar, bu değişimi, doğum sırasında bebeklerin yaşadığı strese bağladı. Normal doğumda bebeğin yaşadığı stres, doktorların olumlu olarak niteledikleri ağırdan başlayıp artan bir stres olurken, sezaryenle yapılan doğumlarda bebeklerin yaşadığı ani stres olumsuz olarak değerlendirildi.

Araştırmaya katılan doktorlardan Prof. Dr. Michael Norman, doğum ve stresin bebeğin DNA yapısı ve bağışıklık sistemi açısından önemine vurgu yaparken, ”Doğum sırasında bazı genler aktif, bazı genler pasif hale geliyor. Doğumdaki stres de bunu etkilediği için sezaryenle doğan bebeğin DNA’sı değişiyor. Araştırmalarda, sezaryenle doğan bebeklerde DNA değişiminden dolayı bu bebeklerin kanser, şeker ve astıma yakalanma olasılıklarının daha yüksek olduğu ortaya çıkıyor” dedi.

Batı dünyasında sezaryenle doğumların arttığına dikkati çeken Norman, ileride çocukların karşılaşabileceği hastalıkların dikkate alınmasını istedi ve ”Bu konuda daha dikkatlı olunsun. Sezaryenle doğum tamamen tehlikesiz görünmesin” dedi.

www.haberturk.com

Hamilelikte beslenme nasıl olmalıdır ?

Gebelikte beslenme hem anne adayları hem de doğacak çocukları için büyük öneme sahiptir. Bebeklerde görülen bazı rahatsızlıklar aslında anne adayının gebeliği sırasında yanlış veya yetersiz beslenmesinden kaynaklanmaktadır. Anneler de özellikle doğumdan sonra kansızlık ve kemik sağılığı ile ilgili problemler yaşamaktadırlar. İşte gebeliğiniz süresince yeterli ve dengeli beslenmeniz hem bebeğinizi, hem de sizi kansızlıktan ve kemik problemlerinden koruyacaktır.

Hamilelikte örnek beslenme menüsü

Sabah:

Kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir1 adet haşlanmış yumurtaBirkaç dilim ekmekSalatalık ve domates

Ara öğün; ( kuşluk vakti)Taze sıkılmış meyve suyu veya bir porsiyon meyve

Öğle:

Izgara köfte ( çeyrek ekmek arası olabilir)Domates, salatalık, biberYoğurt veya 2 su bardağı ayran

İkindi;

2 porsiyon meyve

Akşam:

Etli sebze yemeğiPirinç pilavı veya makarnaYoğurt, salata

Yatmadan önce;

1 su bardağı süt.

Hamilelikte Demir Eksikliği ve Giderilmesi

Bilindiği gibi insan vücudunda demir kan hücrelerinin çalışmasına yardımcı olmaktadır. Kan hücrelerimiz diğer bir çok maddenin yanı sıra akciğerden aldığı oksijeni vücut hücrelerine vücut hücrelerinden aldığı Karbondioksidi ise akciğere taşımaktadır.Kanımızın bu “oksijen ve Karbondioksit” taşıması işinde baş rolü oynayan ise hemoglobinlere bağlanmış durumda olan demir elementidir.

Demir elementi oksijenle kolayca birleşerek oksijenin hemoglobinler vasıtasıyla taşınmasını sağlar.İşte bunlardan dolayı kan için hemoglobin hemoglobin için ise demir elementi cok önemlidir. Özellikle hamilelik zamanlarında görülen demir eksikliği ciddi sağlık sorunları ortaya çıkarmaktadır.

Demir Eksikliği Nedeniyle Kansızlık:

Yiyecek dışındaki şeylere istek. Örneğin: toprak, buz, kireç taşı, nişasta gibi…Ağız kenarında ve tırnaklarda çatlaklarTırnaklarda biçimsizlik: kaşık biçimi almaları gibi…Tahriş olmuş dilGünlük demir gereksinimi ve kaybı ne kadardır?

Günlük demir gereksinimi 1-3 mgr. kadardır. Bunun % 5-10 duedenum ve proksimal ince barsaktan emilir. Günlük kayıp 1 mgr dır. Ter, dışkı, idrar, dökülen hücreler ile kaybedilir. Gereksinim bebeklik, hamilelik, ağır hastalık ve emzirme dönemlerinde artar.

Hangi besinler demir açısından zengindir?

Kırmızı et, karaciğer, balık, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Un, ekmek ve tahıllar demir ile zenginleştirilmiş olabilir.

Demir eksikliği anemisi düşünülen hastalarda yapılması gereken başlıca tetkikler neler olmalıdır?

Tam kan sayımı, serum demiri, serum demiri bağlama kapasitesi, transferin saturasyonu, serum ferritin düzeyi, dışkıda gizli kan ve periferik yaymadır. Tam kan sayımında düşük hemoglobin ve hematokrit değeri, kanda düşük ferritin düzeyi, kanda total bağlama kapasitesi ve kan kaybını değerlendirmek açısından dışkıda gizli kan görülebilir.

Tedavi olarak ne uygulanır?

Ağızdan demir tedavisinde kullanılan demir formları demirsülfat, demir glukanat ve demir fumorattır. Demir tedavisine başladıktan iki ay sonra hemoglobin düzeyi normale dönecektir, ancak çoğunlukla kemik iliğinde olan demir depolarını doldurmak amacı ile tedaviye 6-12 ay daha devam edilmelidir.

Damar içerisine veya kas içerisine uygulanabilecek demir ilaçları da ağızdan alıma dayanamayan hastalarda kullanılabilir. Tedavi ile birlikte kan sayımı iki ay içerisinde normale dönecektir.

İlaç kullanılırken dikkat edilecek noktalar nelerdir ?

En iyi demir emilimi aç karnına olmasına rağmen pek çok insan buna katlanamaz ve gıda ile almak ister. Süt ve sütlü mamüller demir emilimini engelleyeceğinden ilaç ile birlikte alınmamalıdır. C vitamini demir emilimini artırırken hemoglobin üretiminde de önemli yer tutar. Diyet ile alınacak miktar yeterli olmayacağından gebelik ve emzirme dönemi sırasında kadınların yeterli derecede demir almaları gerekir.

1 Şubat 2011 Salı

Hamilelikte zencefil kullanımı

Hamilelikte zencefil kullanımı. Hamile bayanların gebelik sırasında gördükleri bir rahatsızlık olan bulantı ve kusmaya karşı zencefil kullanımı oldukça etkilidir. Özellikle hamileliğin ilk 2 ayında günde 3-4 defa 200-250 mg oranında alınabilir. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus vardır ki; zencefil adet söktürücü etkiye sahiptir. Bu sebeple fazla kullanım zararlıdır.

zencefilin zaraları nelerdir?

Aşırı kullanılması durumunda düşük gibi bir soruna yol açabilir. Bu sebeple hamile bayanların zencefil kullanırken doktora danışmaları doğru olacaktır. ayrıca iki yaşından küçük çocuklara zencefil verilmemelidir.

zencefil nasıl alınır?

Zencefil çaylarla birlikte alınabilir . Toz halindeki zencefil bal ile özenerek alınabilir. yaş zencefil dilimlenerek fincan içerisine konmuş çayda bekletilir ve içilir. zencefil bal ve çay karışımı oldukça etkilidir. Özellikle hamile bayanlar “toz olarak” 1 gramlık dozlarla doğrudan zencefil alabilirler. Pasta ve tatlılarda kullanılabilir. Ama en doğrusu Zencefilin yaş ve taze olarak alınmasıdır.

Zencefilin faydaları nelerdir?

• İştah açıcı etkisi vardır.,

• kanın temiz kalmasını sağlar,

• Mideyi düzenler, mide bulantılarına ve hamilelerde kusmaya iyi gelir.

• Mide ağrılarında ve hazımsızlıkta kullanıabilir.

• Kolik asit atılımında etkilidir.

• Solunum yollarını açar, gribal enfeksiyonlarda kullanılır.

• kanın yapısını daha akışkan hale getirir

• kalbin daha rahat çalışmasına faydalıdır.

• Vücutta sıcaklık ve terleme meydana getirir.

hamilelikte kabızlık nasıl giderilir

Gebelik döneminde anne adaylarının en çok şikâyet ettiği hususların başında kabızlık gelir. Anne adayları bazı önerileri dikkate alarak bu rahatsızlığı sıkıntısız atlatabilirler. Gebelik hormonları nedeniyle sindirim sisteminin düz kasları gevşer ve bağırsak hareketleri yavaşlar. Gebeliğin son dönemlerinde ise iyice büyümüş olan bebek barğırsağa baskı yapar ve bu da kabızlığa neden olur.

hamilelikte kabızlık nasıl giderilir, kabızlık için ne yapmalı?- Günde ortalama iki litre sıvı alın, çünkü tükettiğniz gıdaların yumuşamasını sağlayacaktır. Kayısı hoşafı gibi sulu gıdalar kabızlığa iyi gelir.- Sebze ve meyve, yulaf ezmesi gibi lifli besinler tüketin. Kepekli ekmek, kayısı, kuru üzüm, bezelye, pırasa, esmer pirinç, ahududu ve kuruyemişte yer alan posalı yiyecekler tüketmeniz kabızlığa yakalanma oranınızı düşürecektir.- Tuvalete çıkma ihtiyacınızı ertelemeyin, çünkü ihtiyacınızı ne kadar bekletirseniz kalın bağırsakta suyu emilen dışkı o kadar sertleşecektir. Bu durum sizi sıkıntıya uğratacaktır.-  egzersizi ihmal etmeyin. Ancak fazla sıvı tüketmenize sebep olacak ağır eğzersizden kaçının.

bebek masajı nasıl yapılır ?

Yorum yapın

Bebek masajı nasıl yapılır. Her bebeğin korunmaya, bakıma ve sevgiye ihtiyacı vardır. Bebekler yaşamın ilk dönemlerinde her şeyi dokunarak keşfederler. Anladıkları tek sevgi dili ise dokunmaktır. Bebeğinizi daha iyi tanımanız ve onunla sevgi dolu bir ilişki kurabilmeniz için Bebek Masajı büyük öneme sahiptir.  Peki bebek sağlığı için önemi uzmanlarca vurgulanan bebek masajı nasıl yapılır. 

Masaja bebeğinizin herhangi bir yerinden başlayabilir daha sonra uygun tekniklerle  ve aranızdaki iletişime göre kendi yönteminizi geliştirebilirsiniz.

Öncelikle bebeği rahat bir konumda karşınıza almalısınız. Daha küçük bebekleri dizinizin üzerine yatırabilirsiniz. Masaj yaparken bebeği incitmemeli parmak uçlarınızı kullanarak narince masaj uygulamalısınız.  Masaj yaparken asla bebeğin üzerine abanmamalısınız, sert hareketlerden kaçınmalısınız.

bebek masajı nasıl yapılır? 

Bebeğinizin bazı bölgelerine uygulayacağınız masaj teknikleri şöyledir.

Yüz Masajı:

Bebeğin alnından başlayarak şakaklarına doğru, oradan da yanaklara doğru parmaklarınızla inerek masaj uygulayın. Başparmaklarınızla bebeğinizin göz kapaklarını dışa doğru hafifçe ovun. Daha sonra yine başparmaklarınızı kullanarak bebeğin burnunu ovun. Bunu yaparken parakalarınızı yanaklara doğru hafifçe bastırarak kaydırın. En son çeneden kulak arkalarına doğru hafifçe masaj yapın. Yüz masajı tamamdır.

Göğüs Masajı:

Göğüs masajı bebeğe uygulanacak masajda büyük öneme sahiptir. Göğüs masajı yaparken her iki elinizi kullanmalısınız. Öncelikle ellerinizi göğsünün ortasına yerleştirin avuç içlerinizi hafifçe bastırarak koltuk altlarına doğru indirin. Ellerinizi kaldırmadan bir daire çizerek tekrar göğsün ortasına dönün. Bunu birkaç kez tekrarlayın. Daha sonra ellerinizi göğsün ortasından, iki omuza doğru ileri geri kaydırın. Başparmaklarınızı kullanarak göğsünü hafifçe ovun. Masaj sırasında ara sıra ellerinizi yeniden yağlayın ve masaja devam edin.

Kol Masajı:

Bebeğinizi “Hint Masajı Tekniği” adı verilen yöntemle ovun. Bu teknik şu şekildedir: Önce bebeğin kolunu kaldırın, omuzdan bileğe doğru önce bir elinizle, sonra da ötekiyle sıvazlayarak masaj yapın. Aynı hareketi bu kez tersine bilekten omuza doğru tekrarlayın. Ters yönde yapılan bu masaja da “İsveç Tekniği” denir. En son  bebeğinizin kolunu avuçlarınızın içine alarak, içe doğru dairesel hareketlerle sıvazlayın.

Bebeklerin en çok sevdiği masaj el masajıdır. Çünkü bebeklerde ellerindeki dokunma hissi daha duyarlıdır. Bu sebeple bebekler el masajına bayılır. El masajı yaparken önce bebeğin elini açın, her parmağını sırayla ovun. Elinin üstünü ve avucunun içini parmaklara doğru aşağı yukarı ovun. Bebeğin rahatladığını göreceksiniz.

Karın Masajı:

Karın masajı bebeğin gazının çıkmasına yardımcı bir masajdır. Yani bebeğin karına uygulanan masaj bebeği rahatlatmakla kalmaz, bebeğin sindirimine, gaz çıkarmasına ve kabızlığın iyileşmesine de yardımcı olur. Karın masajı oldukça eğlenceli bir masajdır. Bebeğinizin keyif aldığını görebilirsiniz. Önce ellerinizi kendinize doğru kum çeker gibi bebeğin karnından bacaklarına doğru hareket ettirin. Bebeğin bacaklarını kaldırıp dizlerden bükerek hafifçe karına doğru bastırın. Bu hareket sayesinde bebeğin karın kasları gevşeyecektir.

Karın masajını, parmaklarınızın ucunu bebeğin göbeğinde soldan sağa doğru yürüterek tamamlayın. Bu hareketle bebeğinizin gazını çıkarmaya yardımcı olursunuz.

Ben Seni Seviyorum hareketi: yani I Love You

“Ben”. Sağ elinizle bebeğin karnının sol tarafını aşağı doğru tek harekette ovun.

“Seni”. Kendi solunuzdan sağa doğru bir ters L çizin.

“Seviyorum”. Sağ elinizle, kendi solunuzdan sağa doğru ters bir U çizin.

Bu hareketler esnasında “Ben seni seviyorum” cümlesini sevgi dolu bir tonla tekrarlayın. Bebeğiniz bundan çok hoşlanacaktır.

Bacak Masajı: Bacak masajı kollara uygulanan masaja çok benzer. Kollara uyguladığınız masajın benzerini uygulayın  Kollara uyguladığınız burma yöntemini ellerinizi aşağı yukarı hareket ettirerek bebeğin bacağına da uygulayabilirsiniz.

Ayak masajı da bebeklerin hoşlandıkları bir masajdır. Önce baş parmağınızla topuktan başlayarak, parmaklara doğru ayak tabanını ovun. Daha sonra birer birer ayak parmaklarını ovun.

Sırt Masajı: masajı sırt masajı ile sonlandırmak daha güzel olacaktır. Önce bebeği bir yastığın ya da battaniyenin üzerine yüzüstü yatırın.  Ellerinizi ileri geri bebeğin sırtında yanlamasına hareket ettirerek masaja başlayın. Böyle yaparken ellerinizi bebeğin sırtında aşağı yukarı kaydırın. Parmak uçları ile bebeğin sırtında küçük daireler çizin. Bebeğin tüm sırtını ovun.

En son bebeğin sırtını boyundan aşağı doğru yavaşça okşayın. Böylece bebek o günkü masajın bittiğini anlayacaktır.