31 Ocak 2011 Pazartesi

Anne Baba ve Çocuk İlişkisi

Yorum yapın

Anne Baba Olarak Siz ve Çocuğunuz

Yeni doğmuş bebeğinizi hastaneden eve getirdiğiniz ilk günlerden çocuğunuzu okula ya da başka bir kariyer adımına yolladığınız günlere kadar ebeveynliğinizin her evresi sizin için bir sınav oluşturmaktadır. Fakat bazı evreler vardır ki diğerlerinden daha çok mücadele gerektirir. Birçok ebeveyn için, bebeklikten hemen sonra gelen küçük çocuk dönemi bu zor dönemlerden biridir.

Küçük çocuğunuzun bakımı o kadar kolay olmasa da, hayatınızın en keyifli deneyimlerinden biri olabilir. Küçük çocukların sizi hiddetlendirebilecek bir hareketleri, onları çok şirin gösterebilir. Benzer şekilde, sizi öfkeden çıldırtabilecek davranışları onların çok sevimli görünmelerine, korkunç olarak nitelendirilebilecek olaylar ise müthiş görünmelerine yol açabilir.

ÖFKELİYSENİZ

“Bugün kızımın huysuzluğu üzerindeydi, benim de sinirlerim gerçekten çok bozuktu ve kontrolümü tamamen kaybettim. Kendimi çok suçlu hissediyorum.”

Herkesin bazen kendini kaybetmeye hakkı vardır, fakat küçük çocuk ebeveynleri için bu, daha kolay kabul edilebilecek bir harekettir. Küçük çocuklarla ilgilenmek çok güç olabilir. Çocukların saçma ve mantıksız davranışları en iyi anne babaların bile sabrını taşırabilir. Kötü bir günde öfkenizi yenememeniz hem anlaşılabilir, hem de affedilebilir bir davranıştır. Kendinizi suçlu hissetmenizin sorunun çözümüne hiçbir faydası yoktur. Hatta sizi daha da sinirli bir hale getirebilir (“Bu çocuk kendimi çok yetersiz bir ebeveyn olarak hissetmeme yol açıyor.”)- Bu nedenle kendinizi affedin ama bu kadarla da kalmayın. Bu taşkın davranışınız için çocuğunuzdan özür dileyin ve ona, “Çok sinirliydim ve bu nedenle kendimi kaybettim. Sana bağırdığım için çok üzgünüm” deyin; eğer çocuğunuza vurduysanız, bu yüzden de özür dileyin ve ona “Sana vurduğum için çok üzgünüm, bu çok yanlış bir davranıştı” deyin. Kızınıza bu sinirli davranışınızın onu sevmediğinizi göstermeyeceğini söyleyin. Onu sevmediğiniz için değil ama yaptığı şey yüzünden böyle davrandığınızı belirtin ve bunu iyice anlamasını sağlayın. Eğer bu öfkeli davranışınızın sebebi çocuğunuzun davranışı değil de kendi ruh haliniz ise o zaman çocuğunuza “Kendimi çok kötü hissediyordum, bu yüzden sana bağırdım, çok üzgünüm” diyerek açıklama yapabilirsiniz.

Sürekli ne kadar üzgün olduğunuzu, çok kötü bir ebeveyn olduğunuzu söyleyip dramatik bir şekilde yalvarıp af dilemeyin, çünkü bu davranışınız çocuğunuzu kendinizi kaybettiğiniz andan daha fazla korkutur. Günün geri kalanında ev kurallarında gevşek ve hoşgörülü davranarak bu hatanızı telafi etmeye çalışmayın. Bunun yerine çocuğunuzu sevgiyle kucaklayın ve daha sonra hemen ikinizin de eğlendiği bir aktivitey-le uğraşmaya başlayın.

Gelecekte, çok kötü günlerde bile sinirinizi etkili bir biçimde kontrol etmenize yardımcı olacak öneriler için 690. sayfaya bakabilirsiniz. Çocuğunuza vurma isteğinizi nasıl kontrol edeceğinizi öğrenmek için de bundan sonraki bölümü okuyabilirsiniz.

KONTROL DIŞI VURMAK

“Oğluma vurmamam gerektiğini biliyorum, ama öfkelendiğim zaman kendime engel olamıyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. “

Çocuğunuza sık sık öfke içinde saldırmak bir tehlike işaretidir. Çocuğunuza ciddi biçimde zarar vermeseniz bile onun fiziksel ve duygusal olarak zarar görme olasılığı vardır. Şu anda, sizin bu öfkeli saldırılarınız daha ciddi sonuçlar doğurmadan önce profesyonel bir yardım almanızın zamanı gelmiştir. Çocuğunuzun doktoru ya da kendi doktorunuzla veya psikiyatrınız, aile danışmanınız gibi konuyla ilgilenen başka bir profesyonelle konuşup yardım isteyebilirsiniz. Kontrolünüzü kaybetmenizin sebebi alkol ya da hap kullanmanız ise o zaman bu sorununuzu çözmek için de yardıma ihtiyacınız olacaktır, çünkü madde bağımlısı olan bir kişi iyi bir ebeveyn olamaz.

Eğer eşiniz de bu gibi şiddet yanlısı davranışlarda bulunuyorsa, onun da yardıma gereksinimi vardır. Bu gibi eğilimleriniz kontrolünüz dışına çıkmadan önce hemen, hiç vakit geçirmeden yardım almalısınız.

DEPRESYONDAYSANIZ

“Kederli olduğum zamanlar çocuğumun önünde neşeli davranmakta zorlanıyorum. Benim ruh halimin kızımı nasıl etkilediği konusunda endişeliyim.”

Aramızda en dertsiz olanımız bile her zaman güler bir yüz takmamanız. Kendinizi kötü hissettiğiniz zamanlarda bir de suçlu hissederek sıkıntınızı artırmanıza hiç gerek yoktur. Moralinizin bozuk olduğunu çocuğunuzun bilmesinde sakınca yoktur, ayrıca bunun farkında olması önemlidir. Üzgün iken duygularını saklayan ebeveynlerin çocukları kendilerinin de devamlı mutlu olmaları gerektiğini düşünerek büyüyebilirler ki bu da erişilmesi çok zor bir hedeftir. Ya da üzgün oldukları zaman duygularım saklamaları gerektiğini düşünürler. Çocukların, hayatın inişli çıkışlı olduğunu, üzgün oldukları zaman duygularını başkaları ile tartışmalarının ve yardım istemelerinin normal olduğunu bilmeleri son derece sağlıklıdır. (“Bana sarılırsan eminim ki kendimi daha iyi hissedeceğim.”)

Çocuğunuzun sizin ne hissettiğinizi bilmesinde sakınca yoktur, fakat onu probleminizle sıkmamalısınız. Çocuğunuz arada sırada “Bugün kendimi biraz kötü hissediyorum” demenizi anlayışla karşılayabilir ama bunu çok sık duymamalıdır. Ayrıca ailevi problemlerinizle de ona fazla yüklenmemelisiniz. (“Bugün baban işini kaybetti. Şimdi biz ne yapacağız?”) Bu arada sizin üzüntünüz yüzünden kendini sorumlu hissetmemelidir (kızınıza üzgün olduğunuzu, ama bunun sebebinin onunla ilgili olmadığını söyleyebilirsiniz) ya da sizin kendinizi daha iyi hissetmeniz için kendisinin sorumlu olduğunu düşünmemelidir. (Eğer onun sarılması sizi neşelendirmeyecekse, ondan böyle bir şey istememelisiniz.)

SAKİN OLMAK

Özellikle evde küçük bir çocuk varsa kimse devamlı sakin, rahat ve soğukkanlı davranamaz. Fakat ebeveynin sık sık asabi davranışlar sergilemesi hem kendisi hem de çocuk için zararlı olacağı için aşağıdaki basit stratejilere bir göz atmak sinirli davranışları en aza indirgemek için iyi bir fikir olabilir:

Tehlikeli günlerde stresten uzaklasın: Çocuğunuzun sızlandığı, huysuzlandığı zamanlar, işinizde problemleriniz olduğunda, eşinizle, annenizle, yakın arkadaşınızla kavga ettiğinizde, âdet döneminizdeyken, tam işin ortasındayken çamaşır makineniz bozulduğunda ve tamirci gelecek haftadan önce gelemeyeceğini söylediğinde sinirden çıldırmanız daha olasıdır. Buna benzer bir gün geçirdikten sonra stresinizi artıracak aktivitelerden uzak durmaya çalışın (örneğin çocuğunuza ayakkabı almaya gitmeyin). Bunun yerine, hem sizi hem de küçük çocuğunuzu kesinlikle rahatlatacak bir aktivite yapın (örneğin beraber parka gidin ya da ayaklarınızı uzatıp video seyredin).

Meselelerinizi dikkatle seçin: Çocuğunuzu her konuda azarlamak yerine sadece önemli bazı konularda tavrınızı koyun. Çocuğunuz kendiliğinden bu tutumun adil olduğunu fark ettiği zaman (erişkinler de her zaman istediklerini elde edemezler) kendini her konuda tartışmak için eskisi kadar zorunlu hissetmeyecektir. Bu iki taraf açısından da kavgaları azaltacaktır ve gerektiğinde sözünüzü dinletmeniz daha kolay olacaktır. (Disiplin ve sınırlandırma konusunda daha fazla bilgi için 109 ve 46. sayfalara bakın).

Bir ara verin: Sinirden kudurduğunuzu hissettiğiniz zamanlar, birkaç dakika konudan uzaklasın. Ona kadar sayın (ya da gerekirse yüze kadar), birkaç derin nefes alın (doğum derslerinde öğrendiğiniz nefes egzersizlerini uygulayın), meditasyon yapın, zevkli bir şeyler düşünün, ya da sizi rahatlattığını düşündüğünüz bir cümleyi sakinleşene kadar defalarca kendi kendinize tekrarlayın (“Çok sakinim ve huzurluyum ” gibi). Bu arada kendinize gelene kadar da çocuğunuzu yalnız bırakmayın.

Sözcüklerinize dikkat edin: Sinirlenmenizde yanlış bir şey yoktur çünkü öfke de doğal bir duygudur. Fakat birine fiziksel veya duygusal olarak zarar vermeden bu siniri ifade etme yetisi, doğuştan sahip olduğumuz bir özellik değildir. Çocuğunuzun yaptığı veya yapmış olduğu sizi sinirlendiren bir hareket karşısında otomatik olarak hiddetlenip saldırmak yerine hislerinizi mantıklı şekilde, kırıcı olmadan ifade etme konusunda kendinizi yetiştirmelisiniz. “O kadar kötüsün ki beni hiç dinlemiyorsun!” demek yerine “Beni dinlemediğin zaman o kadar sinirleniyorum ki bağırmak istiyorum” diyebilirsiniz.

Sinirinizi dışa vurun: Kendinizi çok sinirli hissediyorsanız derhal çocuğunuzdan uzaklasın ve saldırgan duygularınızı boşaltmak için incitemeyeceğiniz bir şey bulun. Bir yastığı yumruklayabilirsiniz (ama vahşice değil, çünkü çocuğunuzu korkutabilirsiniz), yerinizde yürüyüp, zıplayabilirsiniz, ya da oda içinde turlar atabilirsiniz. Çocuğunuza “Yapmış olduğun şey için gerçekten sana çok sinirlendim. Bu nedenle, sanırım sinirim geçene kadar bu odada iki tur atacağım.” Sinirinizi çocuğunuzun taklit etmesini istemediğiniz şekillerde ifade etmemelisiniz, yani kapılan çarpmamalı, tabakları atmamalı, duvarlara vurmamalısınız. Ayrıca yine, çocuğunuzu yalnız bırakmamalısınız.

Öfkenizi yazıya dökün: El altında bir defter bulundurun ve kontrolünüzü kaybetmeye başladığınızı hissettiğiniz zamanlar öfkeli duygularınızı kâğıda dökün. İçinizden geldiği gibi yazın, kelimeleri seçmeyin. Kâğıt ve kalemin tedavi edici gücü karşısında çok şaşıracaksınız.

Çocuğunuz olmadan stres atın: Eşinizle ya da yakın bir arkadaşınızla yemeğe çıkarak, dinlendirici bir banyo veya yirmi dakika yoga yaparak, kısa bir meditasyon ya da gevşetici bir egzersiz yaparak depresyonun ağırlığını üzerinizden atın ve hayatınızı biraz yavaşlatın.cılklar hem de yetişkinler için tedavi edici olabilir. Sevdiğiniz bir kaset ya da CD’yi dinlemeniz ikinizi de teskin edebilir.

Kucaklasın: Genelde kucaklaşma terapisi sinirleri gevşetebilir ve hiddet duygularını yok edebilir. En iyi sonucu almak için çocuğunuza sıkıca sarılın, onu kollarınızın arasına alın ve gözlerinin içine bakın. Ama sakın bu terapiyi kucakta tutulmak istemeyen bir çocuğa karşı uygulamayın, bu çocuğunuzu da sizi de daha fazla öfkelendirmekten başka bir işe yaramayacaktır.

Bakış açınızı kaybetmeyin: Elinizin altında, bebeğinizin özellikle tatlı göründüğü bir anda çekilmiş fotoğrafını bulundurun ve sizi kızdırdığı zamanlarda hemen bu fotoğrafa uzanın. Çocuğunuzun yaramazlık ya da hırçınlık yaptığı bir anda ise gözlerinizi kapatın ve bebeğinizi en şirin halleriyle hatırlamaya çalışın. Örneğin size dondurmasından bir parça uzatırken, kızağın üzerinde size gülerken, çamaşırlarınızı katlamanıza yardım ederken, ya da bir melek gibi uyurken.

Ağlayacak bir omuz bulun: Eğer çocuğunuza çok sinirlenirseniz ve hiçbir şey size yardımcı olmuyorsa o zaman, iyi bir dinleyici olan bir arkadaşınızı ya da akrabanızı arayın ve içinizi dökün. Bunu çocuğunuz uyurken ya da dışarıdayken yapın.

Kendinizi aziz durumuna sokmayın: Kendilerine karşı iyi davranmaya zamanı olmayan ebeveynler, çocuklarına karşı da iyi davranamazlar. Eğer ebeveynliği aziz olmakla eşdeğerli görüyorsanız içinizde kin ve düşmanlığın birikmesine engel olamazsınız, bu da genelde kontrolünüzün kaybıyla sonuçlanır. Bu nedenle, kendiniz için de güzel vakit geçirmeye çalışmalısınız (bakınız sayfa 690).

Öfkeli anlarınızı unutmayın: Eğer sinirinizi bozan şeyi bilirseniz, kendinizi kontrol etmeyi de öğrenirsiniz. Sık sık sinirlendiğinizi düşünüyorsanız o zaman bunların yazılı bir listesini tutun. Böyle bir olaydan sonra kendinize gelince, olayın ne zaman olduğunu, tetikleyici faktörleri (özel bir konu, sizin ruh haliniz, çocuğunuzun ruh hali, kaçırdığınız bir öğün, ikinizin de yeterli uyuyamamış olması ve bunun gibi.) çocuğunuzun ve sizin yapmış olduğunuz hareketleri ve durumu nasıl çözdüğünüzü not edin. Böyle birkaç olaydan sonra notlarınızı okuyun ve durumları mümkün olduğu kadar tarafsızca değerlendirmeye çalışın. Neyi doğru yaptınız? Neyi yanlış yaptınız? Neyi daha iyi yapabilirdiniz? Eğer öfkeli davranışlarınızda benzerlik varsa (örneğin hep akşam saatlerinde, her ikiniz de acıktığında ya da yorulduğunda mı oluyor?) o zaman bunları önlemek için birtakım ipuçları elde etmiş olursunuz (siniriniz alevlenmeden önce bir sandviç yiyebilirsiniz ya da günün sonunda rahatlatıcı bir aktivite yapabilirsiniz). Acaba sizin bu tür sinirli patlamalarınıza sebebiyet verecek birtakım duygusal sorunlarınız mı var? Acaba hem ev işleri hem de mesleğiniz gibi iki görevi aynı anda üstlendiğiniz için mi sinirlisiniz? Ya da işte çalışmak isterken evde hapsolduğunuz için mi? Yoksa kendinize ya da bir başkasına sinirlisiniz de bunun acısını savunmasız çocuğunuzdan mı çıkarıyorsunuz? Çocuğunuzu gereğinden fazla mı kısıtladınız yoksa ona çok fazla olanak mı tanıdınız? Sinirleriniz mi bozuk ya da kendinizi depresyonda mı hissediyorsunuz?

Eğer durumu başarıyla analiz ettiyseniz soruna çare bulmaya çalışmalısınız. Eğer mesleğinizi çocuğunuz için feda ettiyseniz, part-time çalışarak işe geri dönebilirsiniz (bakınız sayfa 702). Eğer istemeden çocuğunuzun canını sıkan çok sıkı kurallar koyduysanız kurallarınızı biraz gevşetebilirsiniz (bakınız sayfa 111). Öfkenizin kökenini bulamıyorsanız ya da engelleyemiyorsanız o zaman çocuğunuzun doktoruyla, kendi doktorunuzla ya da bir terapistle konuşun (ama bunu çocuğunuzun önünde yapmayın). Profesyonel birinin yardımından da faydalanabilirsiniz.

Kendinizle ilgilenin: Vücudunuz için iyi olan zihniniz için de iyidir, sağlıklı bir yaşam iyi bir ruh sağlığını da beraberinde getirir. Gerekli

miktarda uyumaya gayret edin, doğru ve düzenli yemek yiyin (En İyi Olası Diyet kurallarını uygulamanın yanı sıra fazla şekerin bazı insanlarda huysuzluğa sebep olduğunu da unutmayın); alkol kullanmayın, (günde bir, iki bardak içki bazı kişiler için sorun olmayabilir, fakat aynı miktar bazılarında depresyona yol açabilir, zaten günde bir, iki bardaktan fazlası herkes için fazladır.1); bol bol egzersiz yapın (Egzersiz sırasında salgılanan endorfmler, kişinin moralini yükseltirler; 704. sayfada günlük programınıza dahil edebileceğiniz egzersiz tavsiyeleri bulunmaktadır.)

İyice ağlayın:Sizi bunaltan problemlerden kurtulmanın bir yolu da ağlayarak rahatlamaktır. Yapılan bilimsel çalışmalar sonucunda, ağlamakla depresyonu başlatan kimyasal maddelerin gözyaşları aracılığıyla vücuttan atılarak morali düzelttiği belirlenmiştir. Bu nedenle göz-yaşınızın akmasına izin verin. Mümkün olduğu kadar çocuğunuz uyurken ya da evin dışındayken ağlayın. Eğer mümkün olmazsa da endişelenmeyin, çünkü sizi ağlarken görmesi onun için zararlı olamaz; çocuğunuzun önünde ağlama konusunda daha fazla bilgi edinmek için bundan sonraki soruyu okuyun.

İyi bir kahkaha atın: Psikologlar, zorla gülümsense ya da gülünse bile insanın moralinin yükseldiğini saptamışlardır. Komik bir video kiralayın, aptal bir komedi izleyin, ya da gün içinde sık sık çocuğunuza gülümseyin. Bu ikiniz için de iyi olacaktır.

Yardıma ihtiyacınız varsa yardım isteyin:

Eğer moral bozukluğu dönemleriniz sık sık tekrarlanıyorsa, yukarıdaki öneriler bir işe yaramıyorsa, eğer üzüntünüz normal görevlerinizi (bir ebeveyn ya da birey olarak) aksatıyorsa, depresyonunuza uykusuzluk, iştah kaybı, kendinize ya da ailenize karşı olan ilgi azalması, umutsuzluk, çaresizlik, kendinize zarar verme hisleri eklenmişse veya kontrolünüzü kaybetme durumuyla karşı karşıya iseniz o zaman hem kendinizin hem de çocuğunuzun iyiliği için derhal bir profesyonelin yardımına başvurmalısınız. Ruh haliniz bulaşıcıdır, bu nedenle eğer moraliniz bozuksa, çocuğunuzun da morali bozulabilir, ki

1, Eğer bir, iki bardak içkiden sonra duramıyorsanız o zaman madde bağımlılığı konusunda yetkili bir danışmandan yardım almanız gereklidir.

bu da sonuçta onda büyüme, davranış, uyku bozukluğu yanı sıra diğer fiziksel ve duygusal bazı problemlerin oluşmasına sebep olabilir.

1 yorum:

Efkarlı Geceler dedi ki...

Sitenizdeki bilgiler için teşekkürler. Bebekler ile ilgili bilgi istiyorsanız
https://bebekler.name.tr  sitesini
ziyaret edebilirsiniz._____

Yorum Gönder